~ 1 Sene Sonra~
"Burcu, hoş geldin..."
"Hoş bulduk baba." Babaymış. Benim babamdı işte o.
"Ali nerede?"
"Onun işleri varmış da, sonra uğrayacakmış." Burcu yengem yeni yeni çıkan ayva göbüşüyle mutfağa, annemin yanına geçti.
"Hoş geldin kızım!" Dedi annem sevinçle. Elindeki bıçağı bıraktı ve ellerini kuruladıktan sonra yengeme sarıldı.
"Hoş bulduk anneciğim." Dedi yengem de sarılırken. Beni takan yok.
Yapmacık şekilde öksürdüğümde yengem annemden ayrıldı ve bana baktı.
"Canım, nasılsın?" Gülümseyerek yengeme baktım. "İyiyim, siz nasılsınız?" Dedim göbüşüne bakarak. Evet, HALA OLUYORDUM. Benim faydasız, gıcık, gereksiz, insan israfı abim baba oluyordu. Annem babaanne, babam dede oluyordu. Beni en çok duygulandıran şey de babamın dede olmasıydı.
Bizler büyümüştük. Ailecek büyümüştük. Annem emekli ingilizce öğretmeniyken babam hâlâ işine devam ediyordu.
Yirmili yaşlarının başındaki gereksiz gıcık abim evde boş boş camış gibi yatmayı bırakmış, yirmili yaşlarının sonunda kendine uygun bir iş bulup evlenmiş hatta baba oluyordu.
Ben sürekli hayal ettiğim gibi küçük bir sütlaççı açmış kendi speciallerimi ve bol bol fırın sütlaç satışı yapıyordum, diğer yandan da babamla açmış olduğumuz internet sitesini yürütmeye devam ediyordum.
Merih'in okulunun bitmesine bir ay kadar süre kalmıştı. Daha sonra pilot sayılırdı benim minik sarı çiçeğim. Stajlarından sonra lisans, sertifika vb. belgeleri çıkarılacaktı. Bu konu hakkında pek bir bilgim yoktu ama o her şey için çok heyecanlıydı. Saçları uzamıştı bile, hastalığından eser kalmamıştı küçük hardal tanemin.
En kıymetli dostum, kardeşim moda tasarımı bitirmiş; bir moda dergisinin koordinatörlüğünü yapmaya başlamıştı. Barkın'la da nişanlanmışlardı üstelik! Onların adına çok mutluydum. Neredeyse on senedir beraberlerdi, Barkın ise on beş senedir koşulsuz Cemre'den başka bir kızı gözü görmemişti.
'Dört sene onunla kafa patlatılmaz, haftada üç gün staj gör bok gibi para, oh mis' diyerek meslek lisesini bitirmiş ama bitirdikten sonra pek dikiş tutturamamış aykırı soykırı gezen benim cağnım kuzenim, deyzolum... o da Cemre'nin kız istemesinde 'işsiz güçsüz olmaz' diyen Hakan amca'nın bu üç kelimelik cümlesi sayesinde bir şeylerin ucundan tutmuş, bir yola girmişti. Bebeğini çok seviyordu ve gözü gibi baktığı için motor ve benzeri şeylerden anlıyordu. Kısacası, birkaç kişinin yardımıyla motor parçaları alım satımı yapan bir ekmek teknesi vardı kendine göre. Çok da güzel para kaldırıyordu. Yurt dışından parçalar getirtiyordu çoğunlukla. İşleri az daha ilerletse köşeyi dönerdi belki de.
"Bugün cinsiyetini öğrenecektiniz değil mi yenge?" Masadaki sandalyelerden bir tanesini yengemin oturması için çektim. Annem de yanına oturduğunda ben de annemin tezgahta yaptığı işi devam ettirdim.
"Evet, ay Alen nasıl heyecanlıyım bir bilsen. Abin hemen gekse de gitsek..." yüzü hafiften kızarnış gözleri dolmuştu. Annemin de gözleri dolu doluydu. Hatta benim de, ama ben soğan doğuruyordum duygulanmakla alakası yok.
"Ah kızım, ben de böyleydim sen gibiyken... Ali'min cinsiyetini öğrendiğim gün nasıl sevindim nasıl duygulandım..." birazcık dışlanmış gibi hissetsem de sesimi çıkarmadım. Alışmıştım artık. Annem abimi başka seviyordu, erkek çocuktu sonuçta, annelerine daha düşkün olan erkek çocuk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ç.I.Ç.E.K | Yarı Texting
Roman pour AdolescentsGöz devirip günlüğümü elime aldım ve tekrar çalan şarkıyı açtım, yazmaya başladım. "Selam Yapraaaam; Okulda sarı kafalı bir herif var. Adı lazım değil baş harfi babam:)" . "Neden çiçek?" Aslında yerinde bir soruydu. Cevap vermeliydim. Kelimeleri zih...