《22》

89 9 7
                                    

~Bir Ay Sonra~

Babanneme hasta olduğu için yardım ettiğimin 1.ayı. Yani, bana söylenen buydu. Bir aydır ben mi babaanneme yardım ediyorum yoksa o mu bana yardım ediyor çözebilmiş değildim. Çözebildiğim ne vardı ki zaten? Babamla aram düzelmiyorsa hiçbir şey çözülmüş değildi.

Hoş, bir aydır doğru dürüst aramamıştı bile beni. Annem arıyordu sadece, onunla konuşuyordum. Tamam, konuşmaya çalışıyordum. Telefonum burada yoktu evet. Rahmetli dedemin babaanneme bıraktığı tuşlusuyla iletişim kuruyorduk. Sadece arama yapılabiliyordu.

Şu bir koca ay içinde daha çok çökmüştüm. Babaannem benim moralimi yerine getirecek türlü aktiveteler buluyordu. İnkâr edemem, çok hoş şeyler yapıyordu. Mesela kendisinin çeyiz sandığını karıştırmıştık, çatı katına çıkıp bana eski eşyaları göstermişti, anneme çeyiz için neler götürdüğünü göstermişti, halamın düğünlük fotoğrafları... dedemin oyuncağını bile bulmuştuk. Beraber patatesli börek yapmıştık hem de el açması! Koca bir tepsi böreği sadece ikimiz yedik! Dersem pekâlâ yalan söylemiş olurum. Bana zorla yedirmeye çalışmıştı, çünkü iştah kalacak bir durumda değildim.

Kendimle baş başa yaptığım aktiveteler ise... kitap okumaya çalışmak, günlük yazmak, bir şeyler karalamak, uyumak, tuvalete gitmek, uyanmak, kitap okumaya çalışmak, günlük yazmak, bir şeyler karalamak, uyumak, tuvalete gitmek, uyanmak... Ha bir de! Kulaklığımı takıp müzik dinliyormuş gibi yapmıştım. Açıkçası berbattı. Evet, televizyon vardı ama müzik kanalları Murat Boz, Demet Akalın'larla doluydu! Hani Rap kültürü! Hani özgür Hip-Hop Ruhu!

Dalgın bakışlarımı köpeklere kaçamak bakışlar atarak avluya girmeye çalışıp beceremediğinden birkaç kez babaanneme seslenen benim yaşlarımdaki şalvarlı, oyalı örtü takınmış bir kız dağıttı. Daha sonra babaanemin 'eeeeeyy! geldim guzuuum!' diye evden ona seslenmesi...

Babaannemin peşinden ben de çıktım kapıya. Avluya gelen kız beni fark edince heyecanla konuştu.

"Aaa, sen mi geldiydin! Hoş geldin. Akşama sen de gel olur mu?" Gülümseye çalışıp kafamı olumlu anlamda salladım ve içeriye geri girdim. Bu kızı birkaç kez görmüştüm ama ismini bilmiyordum.

Tekrar oturma odasına geçip pencerenin önündeki koltuğa oturdum. Babaannem de karşıma geçip oturdu.

"Aman aşama gomşulan gızının sözü vamış. Beni de çağıryola. Hade beraba gideriz bana arkadaş olusun." Dedi neşeyle.

"Ben gelmesem?"

"Aaaa öle iş olmaz. Sana da çağırdıla gızım sen. Çok durmayız zatan hemen bakıp geliriz." Omuz silkip odaya geçtim. Bir minder ve cuma günü sınıftakilere yazdırdığım günlüğümü elime alıp avluya çıktım. Yeni dünya ağacının gölgesine minderi serip oturdum. İlk sayfada Selcan klasik iyi dileklerde bulunmuştu. İkinci sayfada ise Betül başarılar diliyordu. Sayfayı tekrar çevirdim. Taner... koca bir sayfayı 'Rapin üstadı Ben Fero!' yazarak doldurmuştu! Tam ona yakışır hareket... en sonda ise Cemre'nin yazdıkları vardı.

"Bal böcüğümmm, benim RapGirl'üm! Bana kalbin kadar temiz bir sayfa açtığın için triplerine hiç girmiyorum ve yarın buluşacağımızı bildiğim için hiçççççç klasik dileklerde bulunmayacağım. Benim dileklerim daha özel;) Seni seviyorum bebeğim cağnım görümcemm. Kardeşim. Tek kural: Merih Demir benim eniştem olacak!"

Gözlerim dolduğunda hiddetle kapattım günlüğü. Cemre'yi çok özlemiştim. Ona çok ihtiyacım vardı. Ellerimle gözlerimi silip içeriye geri girdim ve günlüğü çantamın en arkasına koyup Merih için olan poşeti aldım. Onların da vakti gelmişti.

Mutfaktan çakmak alıp evin yan tarafındaki boş arsaya çıktım. Çalı çırpı bulup taşlarla küçük bir şekilde etrafını çevreledim. Çalıları tutuşturup haralttıktan sonra poşeti sıkıca bağlayıp ateşin üzerine attım ve öylece yanışını izledim.

Ç.I.Ç.E.K | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin