Neredeyse iki hafta olmuştu. Merih ile iki haftadır konuşmuyorduk. Açıkçası böyle olacağını beklemiyordum. Bir iki güne düzeliriz diye tahmin etmiştim. O ilk bir iki gün geçtikten sonra onunla konuşmamak günden güne dokunmuştu. Ona çok çabuk alıştım. Bir buçuk sene onu bekledim ve bir senede ona alıştım. Ama şimdi yoktu.
Her gün bekledim. Belki yazar, nasıl olduğumu sorar diye. Ama hiçbir şekilde iletişime geçmemiştik. Ne o bir adım atmıştı ne de ben ona ulaşmaya çalıştım. İlk günlerde umursamasam da gün geçtikçe içten içe özlüyorum. Hem de öyle böyle değil, çok deli özlüyorum.
Saçlarının arasından parmaklarımı geçirmeyi, çenesindeki minik çukura uzun uzun bakmayı, yolda ağır ağır yürümeyi, yaptığı kelime oyunlarını... ulan matematikten bahsetmesini bile özlüyorum be. Hatta keşke şu an olsaydı da anlamadığımı bile bile matematik anlatsa... keşke bunlar kâbustan başka bir şey olmasaydı.
Şimdi en başa dönmüştüm. İki buçuk sene önce olduğu gibi; ben onu seviyorum, o beni umursamıyor, ben ona ulaşmaya çalışıyorum, o beni engelliyor, görmek istiyorum, benden kaçıyor...
Her şey başa sardı. Aynı zamanda boka.. İşte, en baştan başlıyordum. Şimdi gidip instagramdan mesaj mı yazacaktım? Kendimi mi tanıtacaktım? İzin mi isteyecektim konuşmak için? Komik! Daha çok trajikomik. Komik ama üzücü.
"Ne sırıtıyorsun kızım kendi kendine?" Cemre önündeki çekirdeklerden parmak uçlarıyla biraz alıp bana fırlattı. Sırıtıyor muydum ki?
Omuz silkerek bağdaş yaptığım bacaklarımı sandalyeden aşağıya sarkıttım. Balkonumuzun eşsiz(!) binalı manzarasına göz gezdirdikten sonra derin bir nefes aldım.
"Her şey başa sardı Cemre." Elindeki çekirdekleri kâseye bırakıp birkaç kez dudaklarını yaladı.
"Anlamadım?" Alayla gülümsedim.
"Yani, Merih konusu. Başa sardı. Ben onu seviyorum o beni istemiyor. İki sene önceki gibi."
"Tekrar yazsana, kaldırmamış mı engeli?" Doğru ya, iki haftadır engeli kaldırıp kaldırmadığına bile bakmamıştım. Dolayısıyla bilmiyordum. Telefonumu açıp whatsaba girdim. Profil fotoğrafı hâlâ yoktu. Belki fotoğrafını kaldırmıştır diye mesaj da attım. Ama iletilemedi. Demek ki engeli kaldırmamış.
"Kaldırmamış." Dedim üzgünlükle.
"İnstagrama baktın mı?" Kaşlarımı kaldırdım. Oraya da bakmamıştım. Whatsaptan çıkıp instagrama girdim. Arama kısmına Merih'in hesabını yazıp arattığımda hesabı çıkmamıştı. DM kısmından sohbetimize girip oradan hesabına ulaşmaya çalıştığımda ise ismi yerine 'instagram kullanıcısı' yazması içimi bir garip yapmıştı.
"Hesabını kapatmış." Dedim usulca.
"Hadi be, cidden mi?" Cemre elimden telefonu hızla alıp baktı. Kaşları ağır çekimde havalanırken telefonu bana geri verdi.
"Şimdi işin daha zor canikom." Evet, daha zordu. Ona ulaşacak hiçbir şeyim yoktu.
"Normal sms'ten de cevap vermiyor ki." Dedim usulca. Resmen beni her yerden saf dışı bırakmıştı
"Kızım sizin babalarınız best friend analarınız da yarı best friend değil mi? İstersen evlerine misafirlik bahanesiyle falan gidip görüşebilirsin bunda aykırı bir durum yok, zaten annen baban da biliyor."
"Aslında haklısın. Ama Merih ile yine konuşamam ki. O yine beni tersleyip benden kaçacak. Belki de bir bahaneyle evden bile gidebilir. Odasına kapanıp çıkmayabilir. Son günlerimizde o kadar fevri ve dengesiz davrandı ki son gördüğümden beri neler yapacağını kestiremiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ç.I.Ç.E.K | Yarı Texting
Teen FictionGöz devirip günlüğümü elime aldım ve tekrar çalan şarkıyı açtım, yazmaya başladım. "Selam Yapraaaam; Okulda sarı kafalı bir herif var. Adı lazım değil baş harfi babam:)" . "Neden çiçek?" Aslında yerinde bir soruydu. Cevap vermeliydim. Kelimeleri zih...