Kafamı yasladığım yerden burnumu çekerken kapı açıldı.
"Hocam dersinizi böldüğüm için özür dilerim sınav listesini getirdim." Muhteşem sınavımızın listesi gelmişti. Evet o nolet kelebek sistemi sınavı oluyorduk. Kağıt elden ele gezerken burnumu silmekle meşguldum. En nefret ettiğim şeylerden biri başıma gelmişti. Ne de güzel nezle olmuştum. Liste bana gelince sınıf ve sıra numarama baktım. Cemre ile ayrı sınıflardaydık. O en alt katta ben ise en üst kattaydım.
Sıcak olduğunu hissettiğimde üzerimdeki montu askıya bıraktım. Zil çaldığında kalem kutumu ve suyumu alarak sınıftan çıktım. Sınıfa vardığımda orta sıradan 2.sırada oturan bir adet çiçek görmemle tepkilerime hakim olmaya çalışarak yerime koydum eşyalarımı. Ben de onun 2 sora arkasında oturuyordum. Gözlerim bayram yapacaktı.
Hızlı adımlarla Cemre'nin yanına gittim.
"Aynı sınıftayız. Cemre aynı sınıftayız. Nasıl olur yaa.." dedim heyecanla.
"Tatlım heyecanlanma, olabilir böyle şeyler. Ve abartma lütfen alt tarafı aynı sınıftasınız."
"Abartma ne demek ya? 2 sıra önümde oturuyor ve aynı ortamı paylaşıyoruz. Bu çok güzel bir şey." Zilin çalmasıyla Cemre'ye başarılar dileyip sınıfa çıktım. Sıraya kopya yazıyordu. Çakal.
Bir kaç dakika sonra hoca gelip yerimizi kontrol ettikten sonra sınav kağıtlarını dağıttı. Gayet kolaydı aslında. Mesela 25 falan alırdım bence. Ön tarafını bitirip arkaya geçtim. Diğer yandan akan burnumu çekiyordum. Bir çekiş daha ve bir çekiş daha. Akan burnuma dayanamayıp ceplerimi yokladım. Ama peçetelerim yoktu. Ah! Tabiki... montumun cebindeydi ve onu da sınıftan çıkarken askıya asmıştım.
Tabiki de sınıftakilerden istemezdim. Sonuçta tanımıyordum. Yani 1 kişi dışında. Çıt çıkmayan sınıfta akan burnumu çekmeye devam ettim. Rezillik!
°•°•°•°•°•°•°•°•°
"Rezil oldum ya rezil! Çok felaket bir haldeydim. Sınav boyunca burnumu çektim." Görünen o ki Cemre kahkahalarına engel olamıyordu.
"S-sen ciddi.. misin ya? Ahahaha"
"Gülmesene köpek. Şu koluma bak." Dedim sümük bulaşmış hırkamın kolunu gösterirken. Ne? Siz hiç mi kolunuza sümük silmediniz?
"Iyyy iğrençsin. Ben onun yerinde olsam seni almam." Bunu deyip kahkahaya boğulmasıyla kafasına bir tokat geçirmiştim. Onu daha fazla dinlemeyip kafamı kollarıma gömdüm.
Kaç saat uyumuştum acaba? Sahi bu gün hangi dersler vardı? Kolumdaki saate bakınca 5.saatte olduğumuzu anladım. Yaklaşık 3 saat uyumuştum. Ne güzel ama(!) Kafamı kaldırıp sersemce etrafa bakındım.
"Uyandın mı uyuyan sümüklü." Cemre'nin sorusuna karşı ağzımda içinde bir şey mırıldandım ki ne olduğunu ben de bilmiyordum. Kafamı geri kollarıma gömecektim ki öğle zili çalmıştı.
Yemek yedikten sonra tekrar uyumak istiyordum. Deli gibi uyumak... gözlerimi hiç açmamak istiyordum.
"Pişt baksana. Seninki geliyor." Ah. Az önce ne demiştim. Unutun gitsin. Bir adet çiçek dikizlemek daha cazip geliyordu.
Cemre koridordaki pencereden okul bahçesindeki veletlere sövmekle meşguldu ben de onun yanına giderek bahçede deli gibi basket oynayan çiçeğimi kesiyordum. Allah'ım, bir tane kulun var. Öyle böyle değil baya baya düşüyorum.
"Şu veletlere bak ya. Kutu kutu pense oynuyolar şunlara bak. Lise değil çocuk yuvası."
"Hı"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ç.I.Ç.E.K | Yarı Texting
Ficção AdolescenteGöz devirip günlüğümü elime aldım ve tekrar çalan şarkıyı açtım, yazmaya başladım. "Selam Yapraaaam; Okulda sarı kafalı bir herif var. Adı lazım değil baş harfi babam:)" . "Neden çiçek?" Aslında yerinde bir soruydu. Cevap vermeliydim. Kelimeleri zih...