Son kelimeleri de yazdıktan sonra ismimi silip tekrar özenli bir şekilde yazdım.
"Süre doldu, kalemleri bırakınız!" Hocanın sert uyarısıyla bütün kalemler bırakılınca hoş bir tıkırtı olmuştu. Hoca hiç üşenmeden yaklaşık 40 kişilik sınıfın kağıtlarını toplayıp düzeltti ve dosyalayıp çantasına koyduktan sonra "Çıkınız." komutunu verdi. Eşyalarımı toplayıp ağır bir şekilde açık gri bez çantama doldurdum. Sıcaktan bunaltan dağınık saçlarımı gelişigüzel topuz yaptıktan sonra çantamı omzuma geçirerek sınıftan çıktım.
Cebimden çıkardığım kulaklığımı takıp karışık çal yaptım. Rastgele gelen şarkılarla yolda yürümeye devam ederken evime çok az bir mesafe kalmıştı.
Apartmandan içeriye girerken kulaklığımı çıkarttım ve ağır adımlarla merdivenleri tırmandım. Cebimden anahtarları çıkartıp bir şarkı mırıldanarak kapıyı açtım.
"Cesaretin var mı aşkaaa, çarpıyor kalbim başkaaa, sen de böyle sevsen keşkeee, desen bana yaaaaar!" Anahtarları girişteki fiskos sehpasında duran kasenin içine fırlatıp odama ilerledim.
"Bir gün bir çılgınlık e-" mutfağımdan gelen tıkırtı sesleriyle mırıldandığım şarkıya son verip çantamdan çıkardığım cep çakısıyla yavaşça arkama dönmeye hazırlandım. Hırsız mı girmişti evime!
"Her ne alıyorsan bırak, yoksa ciğerlerinden kavurma yaparım!" Diyerek çakıyı ona gösterdim. O ise cevap vermek yerine gülmüştü.
Çakıyı daha sıkı tutarak yavaşça arkama döndüm. "M-Merih!"
"Sürpriz!" Dedi neşeyle ellerini iki yana açarak. Bir Merih'e bir de mutfak olmaktan çıkmış mutfağıma bakıyordum. Hangisine şaşırmalıydım!
"Sen... sen nasıl geldin, nasıl buldun, içeri nasıl girdin!"
"Mutfağıma ne yaptın!"Ellerini belindeki kırmızı önlüğün cebindeki sarı torşona silerek yanıma geldiğinde çakıyı kapatıp çantama koydum.
"Adresi Barkın verdi, içeriye de çilingirle girdim. Sürpriz yapmak istedim. Senin için pizza yapıyordum ama yetişmedi." Dedi dudaklarını büzerek. Önümdeki bedenden göremediğim mutfağımı görmek için eğildiğimde gerçekten berbat bir haldeydi.
"Güzelim mutfağım..."
"Özür dilerim, sadece-"
"Şimdi sen salona geçip oturuyorsun ve asla sesini çıkarmıyorsun. Mutfağımı kurtarmam lazım." Dedim aceleyle. Merih önlüğü çıkarıp kanepenin üzerine koyarken onu engelledim.
"Oraya koyma! Dur, bana ver onu. Ellerini yıka ve öyle geç." Ses çıkarmayıp mutfak lavabosunda ellerini yıkadı ve salondaki kanepeye oturdu.
"Beklerken kitaplarına bakabilir miyim?"
"Ne istersen onu yap." Kanepeden kalkıp kitaplığımın önüne geçtiğinde ben de odama geçtim ve beyaz bir baş örtüsü alıp kafama örttüm. Kural 1: mutfağa açık saçla, sakalla, uzun tırnakla girilmemeli.
Merih'in çıkardığı önlüğü takarak ellerimi güzelce yıkadım. Kural 2: mutfakta hijyen her zaman her şeyden önemlidir.
Ah, gerçekten fazlasıyla dağıtmıştı. Lavabomun içi berbat hâlde bulaşıkla dolmuştu. Doğrama tahtamın üstü cinayet işlenmiş gibi kıpkırmızı akan domates suyuyla duruyordu. Tezgahın çoğunluğu hamur olmuştu. Dolapların sapları yapış yapış ve unluydu. Bıçak takımımın her parçası başka yerdeydi. Dolaptan çıkardığı kıymanın kanı lavaboya doğru akıyordu! Korkunç!
Yağ çözücüyle dolapları ve fırın camını da ovup temizledim. Torşona ellerimi silip önlükle beraber banyodaki kirli sepetine attım, temizlik işi bitmişti. Kural 3: temizlik en önemli unsurlardan biridir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ç.I.Ç.E.K | Yarı Texting
Teen FictionGöz devirip günlüğümü elime aldım ve tekrar çalan şarkıyı açtım, yazmaya başladım. "Selam Yapraaaam; Okulda sarı kafalı bir herif var. Adı lazım değil baş harfi babam:)" . "Neden çiçek?" Aslında yerinde bir soruydu. Cevap vermeliydim. Kelimeleri zih...