Düğün o gece bitti. Çiçek Bey ve ben Gamzeli Hanım ertesi günün öğle saatlerinde büyüklerimizin ellerini öpüp helalleştik ve birlikte hiç ayrılmayacağımız ömür noyu sürecek yolculuğa çıktık.
Binbir güçlükle, zorlukla, her ne olursa olsun, ölüme karşı cephe alarak, ayakta kalarak, mücadele etmiştim. Pes etmeyip aşkımın peşinden koştum. Sonuç olarak kavuştum çiçeğime. Ne yalan söyleyeyim, çok sevdim. Hayatımdaki en kıymetli şey, babam, babamdan kopacak kadar çok sevdim çiçeğimi.
Babamdan koparak yarım kalacaktım. 'Tamamladı mı' derseniz...fazlasıyla! Evlendikten sonra babama daha çok benzediğini fark ettim. Hiçbir kan bağı olmamasına rağmen ona o kadar benziyordu ki huy açısından.
Beni fazlasıyla tamamladı. Beni gerçekten seviyor. Hele ben... az mı gururumu hiçe sayıp peşinden koştum. Az mı kıtalar, sınırlar aşıp koştum peşinden. Değdi elbet. Fazlasıyla değdi.Benim Merih'ten önceki hayatım, 16.yaşım ve öncesi son derece monotonken; onu tanıdığımdan beri bir sürü duyguyu defalarca yaşamıştım. 16.yaşım ve 22.yaşım. Çiçeğimin 17.yaşı ve 23.yaşı. Bu son altı sene ne de çok şey görmüştü. O yerde yazıları olan park nelere şahit olmuştu. Ne buluşmalar, ne itiraflar, ne sırlar görmüştü Işıklı Park'ımız.
Peki ya EKAL? Ender Kadıoğlu Anadolu Lisesi... kimin aklına gelirdi ki basit bir lisede çiçek yetiştirmek için ölümle inatlaşmak? O basit lisenin duvarları benim yakarışlarımı gözyaşlarımı aşk dolu bakışlarımın en büyük şahidi belki de. O basketbol sahasının kıyısındaki bank dile gelse de konuşsa, söylese Merih için sıkılmadan saatlerce boş sahayı gözlediğimi...
Karaokeler söylediğimiz çok amaçlı kafe bizim buluşmalarımızı, ilk şarkılarımızı, ilk baş başalarımızı dike gelse de anlatsa.Peki ya hiç konuşmadan ağır ağır yürüdüğümüz kaldırımlar? Onların da çok emeği var üzerimizde. Az sessizliğimizi paylaşmadık yürürken. Kendimiz sessiz kalıp kalp atışlarımızı dinleyi az tercih etmedik.
Eski hastane bahçesi... her şeyin başladığı yer. Mesajıma ilk cevap verişi oradaydı.
Köydeki ev, bizim sitenin önü, okul kantini, okul koridorları, ilk buluştuğumuz benim hiç gitmediğim park, Merih'in berberi, yerde yazıları olan parktaki büfenin arkadındaki bank, Fransa ve Lille sokakları... ve ikonikleşmiş bir sürü mekân, ikonikleşmiş her şey! Her şey! Her şey bizim hatıralarımızla doluydu! Her şey, her yer, her gün, her dakika bizim hislerimizin şahidiydi! Duygularımızın şahidiydi her şey!
Günlüklerim. Benim en büyük yoldaşım, sırdaşım, adeta benim aynılarım. Benim aynalarım. Ah o sayfalarda neler saklı.. neleri içinde tutuyor o günlük kapakları. Neleri yazdı o kalemler. Ve Merih'in gözleri neleri okudu ki biz bu spnuca vardık.
Ben hayalime kavuştum. Velhasılkelam... "Kaybetmekten korkma, bir şeyleri kazanmak için kaybetmelisin. Ve unutma kaybettiğinde değil vazgeçtiğinde yenilirsin." demiş Fatih Terim.
Günlüğümü kaybettim, Merih'i kazanmak için kaybetmeliymişim demek ki. Ben o gün günlüğümü aramaktan vazgeçseydim yenilirdim. Kaybedince değil, vazgeçince yenilecektim. Ben vazgeçmedim. Ne günlüğümden, ne hislerimden, ne çiçeğimden...
Gelin bir kez daha bakalım neler kazandığıma: Merih Demir, benim ilk tek ve son aşkım. Senelerdir sadece kendisini düşlediğim kişi. Çiçeğim. Beyim. Çocuklarım, çocuklarımız, Kıvanç ve Çiçek'in pilot babası.
Seneler seneler önce günlüğümün ilk sayfasındaki 'İron Family: Merih Demir, Alen Demir, Kıvanç Demir, Çiçek Demir' yazısının bir gün gerçeğe dönüşeceğine hiç ihtimal vermezdim. Benim için hayalden ötesiydi. İmkânsızdı. Demek ki imkânsız değilmiş.
Düğünden dört sene sonra peri masalımıza aynı anda iki peri daha dahil olmuştu. Kıvanç ve Çiçek... evet aynı anda! İkizlerimiz.. babası gibi sapsarı bir çiçek olan kızımız Çiçek, annesi gibi gamzeli olan oğlumuz Kıvanç...
40 yık düşünsem Merih ile evlenip ikiz çocuk sahibi olacağım ve isimlerinin çok güzel anlamları olacağı aklıma gelmezdi. Kısacası... biz, İron Family'dik.
:~:~:~:
4 yıldır düşünüyorum ve onunla evleneceğim aklıma gelmiyor. Bu benim hikâyem. Benim yaşanmışlıklarım. EKAL benim okulum ama ismi farklı tabiki de. Yerde yazıları olan park benim parkım. O hastane basketbol sahasındaki bank benim bankım ve fırsat buldukça uzun uzun bakarım.
Sonunun Alen'in hikâyesi gibi bitmesini isterdim. Böyle bir son için çok erken ama her şey için çok geç. Çünkü ben vazgeçtim. Ve yenildim.
Ben hastane bahçesinde mesaj attığım gün vazgeçtim. İlk defa açılmıştım o gün. Hikayede olduğu gibi. "Diyecek bir şeyim yok. Bu konu burda kalsın. Daha fazla uzamasın" dedi. "Çok az da olsa konuşabilir miyiz, seni kırmak istemem. Yanlış anlama, sorular sormak istiyorum." Dedim.
"Bukadari yeterli" dedi. "Tamam" dedim. "Umarım hayatında çok mutlu olursun, kendine çok dikkat olur mu." Dedim.Bizim, ilk tek ve son konuşmamızdı. Benim ilk ve tek sevdiğimle ilk tek ve son konuşmamdı o konuşma daha doğrusu mesajlaşma.
Hikayenin günlük kaybolma kısmına kadar çoğu şey gerçek. Alen'in günlüğünü kaybetmesinden itibaren sonraki olaylar kurgu. Ayrıca gerçek ismi hikayedeki çok arka plandaki karakterlerin birinin ismi. Babamla ismi gerçekten aynı. Gerçekten deli gibi basketbol oynuyor. Ama inşallah kanser gibi illet bir hastalığı yoktur.İçimde tutamazdım bunları. Günlüklerimin yaprakları tükeniyordu. Bir yerlere duyurmalıydım.
14 Mart 2020 günü yani pandeminin başladığı gün. Hisleirm çok kuvvetlidir benim, aklıma gelen başıma gelir. O gün de ona uzaktan baktım ve içimden defalarca kez sevdiğimi söyledim. Ve o günden sonra ne sesini duydum, ne onu gördüm. Pandemiden sonra okullar açıldı ara ara evet ama o, pandemi senesinde mezun olmuştu. İki sene boyunca hiç görmedim onu.
Bir gün arkadaşlarla plan yaptık. Işıklı Park'ta vakit geçirecektik. Evleri oraya yakın. Motorla geçti yanımızdan, saçlarını kestirmişti. O upuzun sapsarı saçlarını kestirmişti. İki senenin ardından ilk defa o gün gördüm.
Bir ara içimdeki duygular ölmüştü, annem olmayacağını söylediği için ve ben de bu gerçekle yüzleştiğim için öldürdüm duygularımı. Ama o gün gördüğümde kalbim eskisi gibi çarpmaya başladı yine.
O günden sonra yine hiç görmedim. Sadece rüyalarıma gelip konuşur benimle, şakalaşır. Rüyalarımda benşm onu ne denli sevdiğimi bilir ve bunu bilmezlikten gelerek bana mesafeli durur ama ben bir adım attığımda benimle konuşup şakalaşır.
Dün gece de geldi rüyama. Şakalaştı benimle, bilerek gıcıklık olsun diye sinirlendirdi beni. Sabah uyandığımda yüzümdeki gülümsemeyi hissettim. Ölmemiş duygularım.
Önce Alen'in hikâyesini en sonda da benim hikayemi okudunuz. Alen'in hikâyesinin arka planını öğrendiniz.
Hayvan gibi pişmanım. Vazgeçtiğim için pişmanım. Her şey daha farklı olabilirdi belki.
Vazgeçmeyin. Kaybedin ama vazgeçmeyin. Çünkü unutmayın, kaybettiğinizde değil vazgeçtiğinizde yenilirsiniz.
Sevgiyle, LeoaNr...
~umarım rüyalarımda benimle buluşmaya devam edersin sevdiğim, beni bundan mahrum etmezsin umarım M.B~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ç.I.Ç.E.K | Yarı Texting
Ficção AdolescenteGöz devirip günlüğümü elime aldım ve tekrar çalan şarkıyı açtım, yazmaya başladım. "Selam Yapraaaam; Okulda sarı kafalı bir herif var. Adı lazım değil baş harfi babam:)" . "Neden çiçek?" Aslında yerinde bir soruydu. Cevap vermeliydim. Kelimeleri zih...