《28》

91 8 8
                                    

Okula olan heyecanım sömestr tatili ile birlikte bitti. Sömestr iyi gelmişti, Merih'i kafama takmamayı başarmıştım. Eski benliğime kavuşuyordum.

Okul daha zevksiz gelmeye başladı gözüme. Merih karşıma çıktığında ona fırsat vermeden ben ondan kaçıyordum. O bunu istiyordu; ama ben, o istiyor diye değil, kendim istediğim için ondan uzaklaşmıştım.

Ona dair hiçbir şey kalmamıştı. Fotoğrafları, videoları, saç teli... hepsini 'gerçekten' atmıştım. Rahatlama vardı üstümde. Kuş gibi hafiftim. Kafam çok rahattı bir kere. Eski benliğime de kavuşuyordum. Ara tatilden bu yana yani dört aydır okulda Merih ile karşılaşmamaya çalışıyordum. Aynı okuldaydık ve malesef tabiki karşılaşıyorduk.

Ama yine ters giden bir şey vardı. Ben ondan kaçarken o sanki beni tanımıyor gibiydi. Yani, sanki ben ona hiç açılmamışım gibi hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu.

Normal hayatlara çok özeniyorum. Her anım rezillik ve aksiyon ya da ille gizem olmadan geçmiyordu.

Merih çok dengesiz davranıyordu. Onu asla unutamam ama tam ona hislerimi kapattım derken hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu. Mesela son bir haftadır aynı ortamda denk geldiğimizde bakışlarını üzerimde hissediyordum. Tabi ki ona bakmadan uzaklaşıyordum.

Ben ne kadar uzaklaşmaya çalışırsam o, o kadar karşıma çıkıyordu. Evrenin bir oyunu olduğunu düşünmeye başladım. Evren ben daha çok yıpranayım diye uğraşıyor gibi. Evren kendine gel. Git başkasıyla uğraş...

İşte... yine karşıma çıktı.

"Bıktım vallahi be." Dedim sessizce.

"Sana bakıyor." Dedi Cemre aynı sessizlikte. Cemre'nin koluna girip sınıfa doğru yürüdük. En güvenli yer...

"Açsın da kıçına baksın." Dedim sinirle.

"Cemre gerçekten anlamıyorum ne kadar dengesizin önde gideni bayrak sallayanı be bu." Diye isyan ettim.

"Vallahi anlaması güç." Dedi dudak büktükten sonra.

Sınıfa geçip yerimize oturduk. Biraz sonra da hiç tanımadığımız biri sınıfa girmişti.

"Selam gençler. Ben yeni edebiyat hocanız Erkan." Birden konuya giriş yaptığında hepimiz şok olmuştuk.

"Sema Hoca'ya ne oldu?" Soran Burak'tı.

"Biraz sağlık problemleri varmış galiba, şu son bir buçuk ayı ve önümüzdeki seneyi beraber geçireceğiz." Çok genç gözüküyordu. Konuşması çok akıcı ve mimikleri çok iyiydi.

"Hoccıam, Sema Hocca bizihm sınıfh rehber hocıamıztı. Onun yerineh siğzh mii olçaksınığz." Üç senedir şu kızın konuşması kadar hiçbir şeyden nefret etmedim. Öhhöm, yılanaz ve Begüm ve Kerem istisna.

"İsmin neydi?"

"Sibehl hoccıam."

"Öncelikle türkçe-sosyal öğrencisi olarak diksiyon eğitimi almanı öneririm. Ve evet, aynı zamanda yeni rehber öğretmeniniz benim." Dedi gülümseyerek. Sınıfta büyük bir 'ooooyyyy' sesi çıktığında gülmeden edemedim. Sibel bozulmuş gibiydi ama içimin yağları da eridi hani.

"Hadi... tanışalım, kaynaşalım, konuşalım. Bugün sizinle iki saatimiz  var, bu saat tanışıyoruz diğer saat de ders hakkında konuşuruz." Dedi ve kapının yanındaki sıradan başlayarak hepimize sorular sordu. Hobilerimiz, fobilerimiz, ailemiz, istediğimiz bölümler, kısacası her şey hakkında bir tür soru-cevap yapmıştık.

"Hocam siz de tanıtır mısınız kendinizi." Dedi Taner.

"Peki... Adım Erkan soyadım Şahin. Yirmi sekiz yaşındayım..." dediğinde sınıfta büyük şaşkınlık nidaları kopmuştu. Gerçekten genç bir öğretmendi.

Ç.I.Ç.E.K | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin