Kafam rahattı ya. Fazla kasmadım. Artılar ve eksiler olarak baktığımızda eksiler neredeyse yok gibiydi. Artıları sayacak olursam: mutfakta kendimi fazlasıyla geliştirmiştim, 'oralar gelmez ya' diye araştırmaya tenezzül dahi etmediğim okullardan birine elimi kolumu sallayarak sanki babamın okuluymuş gibi girmiştim, okul hayatım dört dörtlük giderken babamın da yardımıyla açtığım internet sayfasından kendi özel yemeklerimi online olarak satışa sunuyordum.
Fazlasıyla da sipariş alıyordum hem de... evet, kendimi bu kadar geliştirmiştim işte. Basit ev yemeklerinin dışına çıkmakla kalmayıp Osmanlı saray mutfağından tut Karayip mutfağına kadar dayanarak çoğu mutfak kültürü hakkında temel bilgi edinmiştim bile. Üstelik daha bir aydır Gastronomi ve Mutfak Sanatları 1.sınıf öğrencisiydim.
Evet çok inanılır gibi bir durum değildi, ama kafamı dağıtıp hedefime emin adımlarla ilerlemek için bol bol vaktim vardı. Bakınız, beş ay gibi bir süreçte buralara kadar geldim. Nereye geldim mesela, kendi speciallerimi internet üzerinden satıp para kazanabiliyordum. Satış yapabildiğime göre de sanırım gayet başarılı ve doğru yolda ilerliyordum.
Aynen bu şekilde devam! Deneyim ve tecrübe başarı için her zaman +1 bonus points olmuştur. Ben de kendi kendime bir şeyleri birbirine yakıştırmaya çalışarak, deneyerek, inovasyon yaparak tecrübe edinmeye çalışıyordum.
Tecrübeyi tabiki herhangi bir restoranda işe başlayarak da edinebilirdim, ama patronumun dediklerine bağlı kalarak edindiğim tecrübe beni nereye kadar taşıyacaktı?
Bu kadardı işte. Beş ay gibi koca bir süreçte bana göre bir sürü şey yaptım. Üniversite sınavından sonra bazı tatsız şeyler yaşamıştım evet, ama önüme bakmalıydım. Platonik lise aşkım benim geleceğimi malesef kurtarmayacaktı.
Sınavdan sonra açıklanan puanımla mükemmel yerlere gidebilir durumdaydım. Annem ve babamın da desteğiyle Ali denen abi zımbırtısının gereksiz kösteğiyle nihayetinde çok akıllıca bir tercih yapıp mükemmel bir okula girmiştim. Aslında annem de babam da yurt dışında daha iyi bir eğitim alabileceğimi ve bu durumda ellerinden geleni yapacaklarını söyleyip hâlâ ısrarcı olsalar da ben -annem ingilizce öğretmeni olmasına rağmen- yarım yırtık ingilizcemle ve ailemden kopmak istemememle bunu hiç düşünmeden reddetmiştim.
Türkiyemdeki okullar neyimize yetmiyor ya hu! Desem de asıl durumları maalesef hepimiz biliyoruz.
Gelelim şimdiye... Gastronomi birincisi sınıf öğrencisiyim. Şehir dışındayım maalesef. En azından yurtdışında değilim ya... internet sayfasını babamla beraber yönetiyoruz. Okuduğum şehirde gayet mutluyum. Kendime ait bir evim bile var. Sadece yatak odası ve salondan oluşsa da bu benim için sıkıntı olmuyor. En önemli yer olan mutfak Amerikan mutfak tarzı olup benim işimi daha da kolaylaştırıyor.
Böyleyim işte. Bu kadar oldum. Barkın bir dikiş tutturmaya çalışıyor. Cemre de moda tasarım üzerine okuyor. Malum kişi aklıma dahi gelmiyor. İnstagramdan yakışıklı mankenleri takip etmek daha zevkli açıkçası.
Evimde televizyon bile yok. Boş zamanlarımı genel olarak yemek kitaplarını, mutfak tarihlerini inceleyerek ya da yeni tarifler denemeye çalışarak geçiriyorum. Bilgisayarım da bana fazlasıyla yetiyor. Dolayısıyla televizyon gibi şeylere ihtiyaç duymadım. Mesela ışıkları da kullanmıyorum. Salondaki abajur bana fazlasıyla yetiyor. Bazen mum kullanıyorum. Eh, zaten mutfak aletleri sağolsun elektrik faturası yeterince kabarık geliyor.
Bu şekilde kendime yetiyorum işte.
Telefonumdan gelen bildirim sesiyle kafamı incelediğim tarif kitabından kaldırdım ve telefonu kavradım. Grupta boş muhabbet dönüyordu.
.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ç.I.Ç.E.K | Yarı Texting
Ficção AdolescenteGöz devirip günlüğümü elime aldım ve tekrar çalan şarkıyı açtım, yazmaya başladım. "Selam Yapraaaam; Okulda sarı kafalı bir herif var. Adı lazım değil baş harfi babam:)" . "Neden çiçek?" Aslında yerinde bir soruydu. Cevap vermeliydim. Kelimeleri zih...