Telefonuma durmadan bildirim geliyordu ve bu çok sinir bozucu. Gelen bildirim ise benim günlük adımlarımı sayan saçma sapan bir programdan!
Hastaneden içeriye girip oturacak bir yer aradık. Hayır hayır, kimseye bir şey olmadı. Hastaneyi taşımışlardı ve eski bina hala yıkılmamıştı. Biz de burayı park gibi kullanarak ara ara gidip bahçesinde pinekliyorduk. Nihayetinde gölgede bir yerde bank bulduğumuzda gidip oturduk. Ve yine o saçma bildirim!
"Bildirimlerini kapatsana hep Merih geliyor aklıma." Elif'e baygın bakışlarımı gönderdim
"Sen bir de bana sor." Telefonumun tuş kilidine basıp uyku moduna aldım. Derken bir bildirim daha geldi. Telefonumu geri açtığım anda üstteki bildirim bu sefer sinirlendirmek yerine heyecanlandırmıştı. Yanlış gördüğümü düşünüp gözlerimi sıkı sıkı kapatıp tekrar açtım.
Harbiden gerçekti! Hızla yerimde kalkıp çılgın danslar sergiledim. Elif de en az ben kadar şaşkındı.
"N'oldu ya delirdin kalktın." Heyecanla yerime oturdum ama sabit duramıyordum.
"Lan yoksa ondan cevap mı geldi!" Hızla kafamı salladım! Kahretsin çok mutluyum! Henüz ne cevap verdiğini bile bilmiyordum! Hızlıca instagrama girdim. Ve ardından sohbete. Sonra Elif'in de duyması için sesli bir şekilde okumaya başladım.
"Diyecek bir şeyim yok Bu konu burda kalsın Daha fazla uzamasın . " Yüzümdeki heyecan yerini koruyordu. Üzülmemiştim, kırılmamıştım. Yanaklarım ağrısa da gülümsemeye hâlâ devam ediyordum.
"Alen, iyi misin?" Elif'in elini omzumda hissedince ona döndüm.
"Elif inanamıyorum cevap verdi resmen! Şöyle osmanlı şamarı yapıştırsana suratıma anca kendime gelirim."
"Ay dur! Görüldü atmış oldum şu an! Cevap vermemiz lâzım, ne yazayım. Lan çok heyecanlıyım."
"Alo... fark ettiysen bu konu uzamasın demiş." Dedi usulca.
"Şu an görüldü attım çocuğa bir şey yazmam lazım!" Diye tekrarladım kendimi. Bu sefer gerçekten bilinçli reddetmişti, istemediğini açık ve net bir şekilde belirtmişti. Ama onunla iletişimde olmamın mutluluğu, beni istemediği gerçeğini bastırıyordu. Hâlâ ne cevap vermem gerektiğini düşünüyordum. Görüldü atmıştım yahu!
"Bak hemen kabullenme ama çok da üsteleme. Bir şans iste." Elif'i kafamı aşağı yukarı sallayarak onayladım ve yazmaya başladım.
"Beni anladığın için teşekkür ederim. O zaman çok az konuşabilir miyiz? Senden beni sevmeni istemiyorum gerçekten yanlış anlama." Mesajımı sonlandırıp Elif'e gösterdim. O da onaylayınca gönderdim. Saniyeler sonra görüldü oldu ve hemen ardından yazıyor... yazısı belirdi. Ve sonra mesajı geldi.
"Bukadari yeterli" Ahh! Hadi ama! Cidden, bu mu? İşte şimdi kıpkırmızı kanla dolu ve durmadan atan kalbimin en derinlerinde bir şeyler hissettim. Heyecan değildi. Korkuydu, endişeydi, kalbimin kırıklarının kesikleriyle açılan derin yaraların acısıydı. Gözlerim dolduğunda gülümsemeye çalıştım ve parmaklarımı aceleyle ekranda gezdirdim.
"Peki o zaman. Seni kesinlikle üzmek istemem. Yine de zor da olsa bana bunu söyleme şansı verdiğin için çok teşekkür ederim. Kendine çok dikkat et olur mu?" Mesajı gönderip beklemeye başladım. Tekrar yazıyor... yazısı çıktı, sonra kayboldu sonra tekrar belirdi. Mesaj gelmedi ama benim mesajımın altında minik kırmızı bir kalp vardı. Hah! Bana verebileceği max kalp buymuş demek!
Uygulamadan çıkıp telefonun tuş kilidine basıp kilitledim.
"Ne oldu?" Omuz silktim.
"Hiç. Son mesajımı beğenip bir şey yazmadı. Beni istemiyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ç.I.Ç.E.K | Yarı Texting
Teen FictionGöz devirip günlüğümü elime aldım ve tekrar çalan şarkıyı açtım, yazmaya başladım. "Selam Yapraaaam; Okulda sarı kafalı bir herif var. Adı lazım değil baş harfi babam:)" . "Neden çiçek?" Aslında yerinde bir soruydu. Cevap vermeliydim. Kelimeleri zih...