《37》

82 8 21
                                    

Garson gittikten sonra merakla, Barkın'a bir şeyler söylemesi için baktım. O da sadece önündeki peçeteyle oynuyordu.

Merih ayaklanıp elimden tuttu ve beni de ayağa kaldırdı. Şaşkın gözlerle bir ona bir Cemre'ye bir Barkın'a baktım. Merih de benim gibi Barkın ve Cemre'ye bakınca:

"E hadi gençler... içeriye geçiyoruz." Barkın hâlâ düşünceli bir şekilde önündeki peçeteyi taciz ediyordu. Cemre ayağa kalkıp Barkın'ın elindeki peçeteyi aldı ve kolundan tutarak ağır cüssesini kaldırmaya çalıştı, eh zorlandı tabi. Şu çocuğun bazı şeylerde zorluk çıkarması kadar çok az şeye gıcık oluyorum.

Nihayet içeriye girdik. Dışarıdaki -biz hariç- boş masaların aksine burada birkaç dolu masa vardı. Etrafa göz gezdirdim, sahneye benzeyen yerde mikrofon vardı ve arkasındaki düz beyaz duvara projeksiyon aracılığıyla bilgisayar ekranı yansıyordu. Sanırım canlı müzik olacaktı. Ya da aklıma gelen tek ihtimal buydu.

"Evet gençler! Karaoke yapmak ister misiniz?" Dedi bir görevli hevesle. Ne- karaoke mi? Ne yani? Merih az önce bunu mu ayarlamıştı? Ama şu an asıl odağım ayakta olduğumuz için gözlerini bize kitlemiş gençlerdi. Şey, daha çok Merih ve Barkın'a kitlemiş gençler... yani... kız cinsi olan gençler.

Kız gençlere öldürücü olduğuna emin olduğum bakışlarımı fırlatarak Merih'in parmaklarının arasında parmaklarımı geçirdim ve elini yavaşça dudaklarıma götürdüm. Normalde olsa böyle bir şeyi yaparken kıpkızarırdım ama şu an kıpkızarmamdan daha önemli bir mevzu vardı, kız cinsi olan gençler!

"Çiçeğim, bu ne şimdi?" Dedim ona bakarak.

"Karaoke." Dedi o da gülerek.

"A ah! Yapma ya? Söylemesen bilmeyecektim."

"Haha!" Dedi yapmacık bir şekilde gülerek.

"Şakacı sevgilim benim." Dedi sonra ve saçlarımdan öptü. Sanırım o da beni sakınıyordu. Etrafa göz gezdirdikten sonra masalardan birine oturduk. Eee? Yani? Şimdi kim çıkıp karaoke yapacaktı? Merakla etrafa bakındım. Birinin çıkıp bir şeyler yapması gerekiyordu. Şarkı söyleyin ulan!

Derken Barkın tam bir ağır abi gibi masadan kaltı. Cemre aynı anda hem Barkın'a hayran bakışlar fırlatıyor hem de kız gençlere bitirici bakışlar atıyordu. Barkın mikrofonu eline alıp kontrol etti.

"Birilerinin bir şey yapacağı yok. Ben el atayım." İğnelemelerin sana batsın Barkın.

"Sagopa - Düşünmek İçin Vaktin Var sal reis." Dedi bilgisayar başındaki adama. Adam da kafasıyla onayladıktan sonra müzikle beraber sözler de beyaz duvara yansımıştı.
Barkın birkaç adım öne gelerek ritim tutmaya başladı.

"Üstadın parçasını adı lazım değil sarı kafalı arkadaşa göndermek istemezdim ama kusura bakma üstad!" Gönderme o zaman gerizekalı? İşi gücü artistlik ya.

"Yeah! Sago kaf kef!"

"...
Sinen içine yangınlarından kül topla
Ya da çık dışarı aptallar gibi beyaz tavşanı ara
Yahut al silahlarını dünyalarını tara
Ya da geç aynanın karşısına saçlarını tara
Ya da kaybettiğin saçlarını aynalarında ara
Unutmadan ferah yok, unutmadan olmuyor

Düşünmek için vaktin var
Unutma, unutmadan olmuyor
Aklara varmak için karalardan cay
Unutma, unutamadan olmuyor
Demesi kolay diyeni tabii bunu iyi bilirim
Her şey unutulmuyor

Düşünmek için vaktin var
Unutma, unutmadan olmuyor
Aklara varmak için karalardan cay
Unutma, unutamadan olmuyor
Demesi kolay diyeni tabii bunu iyi bilirim
Her şey unutulmuyor

Ç.I.Ç.E.K | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin