"Artık eniştem var."
"Yani pek sayılmaz, çıkmıyoruz ki." Dudaklarımı büzüp yüzümü kameradan biraz uzaklaştırdım. Cemre'den tiz bir 'hiiiiii' nidası gelince kameraya tekrar yaklaştım.
"Aleeen..." dedi sessizce. Sonra devam etti.
"Bu sana çıkma teklifi edecek olmasın!" Dedi yine aynı sessizlikte. Böyle bir şey olabilir miydi? Olsa nasıl olurdu... yani benim için gerçekten akıl almaz bir şeydi ama 'ille de sevgilim olsun' diye can atmıyorum. Merih ile konuşmak, ondan haberdar olmak yetiyordu bana. Onu sevdiğimi de biliyordu, hatta her konuşmamız da bunu dile getirip benden özür diliyordu. Dışarıdan çok sert ve dengesiz gözükse de içten içe duygusal gibiydi. Özellikle bu tarz şeyleri kafaya çok takıyordu.
"Gerçi bana fark etmez. Bana onunla konışmak da yetiyor."
"Ama inan bana o kadar güvende hissediyorsun ki kendini, bir kere başın bağlı oluyor kızım." Gözlerimi devirdim.
"Kızım sen kendinle kıyaslamasana, Barkın sekiz yaşından beri seviyor seni. Beş sene arkanda koştu dört buçuk senedir de çıkıyorsunuz. Sen üniversiteyi falan unut kızım okul bitince istemeye geliyoz seni." Dedim ciddi olmaya çalışarak. Amacım biraz sinirini bozmaktı. Ama pek başarılı değildim sanki.
"Kız öyle deyince yaşlandım gibi geldi. Sanki doğduğum gibi manitam olmuş gibi hissettim."
"Barkın seni kendi kendine kendisiyle kertmiş gibi." Dedim gülerek.
"Geç dalganı geç." Kafasını sallayarak yüzünü kırıştırarak söylemesi daha komik olmuştu. Daha da güldükten sonra aklıma gelen şeyle durdum.
"Cemre bir şey diyeceğim."
"Saçma sapan bir şeyse deme."
"Değil değil. Cumartesi günü Barkın ile sen de gelsene." Dedim şirin bir şekilde.
"Olur, elini de tutalım mı?." Diye dalga geçtiği için göz devirdim.
"Ne güzel hepimiz kaynaşırız işte."
"Kızım sen salak mısın? İlk buluşmanda bizi mi götüreceksin?" Umursamazca omuz silktim.
"İlk buluşmam değil ki?"
"Okuldakileri sayma." Bence okuldakiler de buluşmaya dahil. Merih ile iki haftaya yakın konuşuyorduk ve okulda da fırsat buldukça beraber vakit geçiriyorduk.
"Neyse aslan parçası. Yarın ne giyeceksin?" Dedi merakla. Biraz düşünür gibi yaptıktan sonra cevap verdim.
"Tuvalet mi giysem ki?" Dedim ciddi olmaya çalışarak.
"Of salak. Bir şey sormaya gelmiyor hemen cıvıt. Ama sakın jean ve abinin tişörtlerinden giyme."
"Aslında aklımda yoktu iyi oldu söylediğin. Bir bakayım bizim ot kafalının dolabına."
"Off Alen! Saçmalama, doğru dürüst bir şey giy. Hatta hazır benimle konuşuyorken şimdiden kıyafetlerini hazırla." Baya uzun bir süre oflarken Cemre'nin çemkirmelerine maruz kalmıştım. Pes edip yatağımdan doğruldum ve dolabıma yöneldim. Bir kaç pantalon gömlek kombini göstermeme rağmen ısrarla elbise giymemi istiyordu. Ben de onun gibi ısrarla elbise giymeyi reddediyordun. Düğüne mi gidiyoruz, eğlenceye mi gidiyoruz? Alt tarafı beraber vakit geçirecektik.
Ben kendi fikrimden şaşmayıp pantalon seçince üstünü de beni tehdit ederek Cemre seçmişti. Kot pantalon ve siyah bustiyerli kombinime ince kadife ceket de ekledim.
Cemre ile biraz daha boş sohbet yaptıktan sonra telefonu kapatıp şarja taktım. Şimdi tek yapmam gereken sabırla(!) sabahı beklemekti. Yatağımda heyecanla bir o tarafa bir bu tarafa dönmek işimi zorlaştırıyordu. Sanırım sayı saymanın faydasını görürdüm.
•°•°•°•°•°•
Bilincimin açıldığını fark ettiğimde zihnimde '463' sayısı yankılanıyordu. Sonrası yoktu. Sıkıntıyla örtüyü kafamın üstüne çektiğim sırada kapımın açılması ve ayak ucumdan örtünün çekilmesi hoş bir şey değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ç.I.Ç.E.K | Yarı Texting
Dla nastolatkówGöz devirip günlüğümü elime aldım ve tekrar çalan şarkıyı açtım, yazmaya başladım. "Selam Yapraaaam; Okulda sarı kafalı bir herif var. Adı lazım değil baş harfi babam:)" . "Neden çiçek?" Aslında yerinde bir soruydu. Cevap vermeliydim. Kelimeleri zih...