《10》

109 11 0
                                    

~3 ay sonra~

Bu gün nöbetçiydim. N.Ö damgalı masa bina girişinde merdiven kenarında duruyordu. Bu son teneffüstü. Çiçeğim Bey'i neredeyse her teneffüs görmüştüm. Ve o yalak yılanı onun peşinden giderken de görmüştüm. Belki evet seviyor olabilirdi buna karışamam ve saygı da duyarım. Ama onun sevgisine inanmıyordum. Adı üstünde yalak yılan Sudenaz o. Hocalara yalaklanır, İrem ile arkadaşının arasına girip İrem'i kendine çekip yılanlık da yapmıştı.

Bir müddet yalak yılanı izledim. Benim çiçeğimin arkasından kuyruk gibi geziyordu ve ağzını su aygırı gibi ayırıp gülüyordu. Yalak! Senin hesabını göreceğim yılan!

Ders zili çaldıktan sonra Çiçeğimin son derse girmek için önümden geçip gidişini seyrettim. Sert surat ifadesi sadece arkadaşlarının yanında yumuşuyordu. Etrafa herkesi bıçaklayacakmış gibi bakış atan gözleri beni bulunca ürküp gözlerimi kaçırdım. Aptal kalbim yine atmaya başlamıştı.

Kalp atışlarıma sövüşümü müdür yardımcımız İhsan Hoca bölmüştü.

"Alen, bu belgeleri Ebru Hoca'ya imzalatır mısın? 11-A'ya dersi." 11-A sınıfını duyunca gülümsememe engel olamadım.

"Tabi hocam." İhsan Hoca gülümseyip yanımdan ayrılırken koşa koşa çiçeğimin sınıfına gittim. Derin bir nefes alıp kapıyı tıklatıp içeriye girdim. Bütün gözler bana dönerken gözlerim çiçeğimi aradı. Cam kenarında umursamaz ve şaşkın bir ifadeyle kaşlarını çatmış bir şekilde bana bakıyordu.

"Hocam dersinizi böldüğüm için özür dilerim. Bu belgeleri İhsan Hoca imzalamanız için gönderdi." Ebru hoca başıyla onayladıktan sonra oturduğu masaya yaklaşıp belgeleri ona uzattım. Gözlerimi çaktırmadan cam kenarına çevirdim. İki gözümün çiçeği kafasını koluna yaslamış bir şekilde not tutuyordu. Ebru Hoca belgeleri uzatırken konuştu.

"Alenciğim, öğretmenler odasında masanın üstünde bir tane zımba olacaktı getirir misin sana zahmet?" Bunu demesiyle ağzımı açmaya kalmadan iki gözümün çiçeği öne atıldı.

"Hocam bende var benimkini alın hocam." Ebru Hoca Çiçeğime şaşkın bakışkar gönderdi.

"Gerek yok, Alen getirir şimdi." Hocaya gülümseyip sınıftan çıktığımda kalbim kulaklarımda atıyordu.

Öğretmenler odasına çıkıp hocanın istediği zımbayı buldum ve çiçeğimle aynı ortama girmek için kendimi hazırladım. Derin bir nefes alıp içeriye girdiğimde bu sefer not tutmak yerine kafasına sıraya koymuş uyuyordu. O kadar kusursuzdu ki.. uzun, ince telli, yumuşacık, düz, dolgun ve sapsarı saçları yüzünü örtmüştü. Hocaya zımbayı uzatıp sınıftan ağır çekimde çıktım.

Dersin bitimine 10 dakika kaldığını görünce defterleri toplamaya başladım. Bütün sınıfları gezip çiçeğimin sınıfını sona saklamıştım. Tekrar derin bir nefes aldım ve kapıyı tıklatıp içeriyi girdim. Kapının yanındaki telefon dolabından telefonunu alırken bana bakmamıştı bile. İnsan refleks olarak bile bakar kör müsün çiçek bey? Hoca defteri tamamlayıp bana uzattığında iyi dersler dileyip çıkacaktım ki kim olduğunu bilmediğim biri:

"Fiş düştü fiş." Diyince duraklayıp yere bakmamla kahkahalar kopmuştu. Ah! Hadi ama bu iğrenç şakayı yemiş olamazdım. Ama evet, bu şakayı löp löp yemiştim.

°•°•°•°•°
"Bak gızım, iki zincir çekcen undan keri aha bak borda bircik delik va ya aha oraya batcan. Aha bak böle olcak. Al yap bakam hinci." Odamda sıkılıp salona inmiştim. Babannem dantel örüyordu ve telefonla oynadığımı görünce danteli elime tutuşturmuştu.

"Böyle mi babanne?" Dedim yapmaya çalıştığım şeyi gösterirken.

"Yavrum barmana ipi sarsana, ip sarmayınca nasıl yapcan onu?" Şaşkınca parmağıma baktım. Sonra yavaşça ipi parmağıma sarmaya başladım.

Ç.I.Ç.E.K | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin