《56》

50 6 20
                                    

Yazar notu: medyadaki şarkıyı dinlemenizi öneririm. Bu hikâyeyi yazarken en çok dinlediğim şarkı, her kelimesinde Alen ve Merih'i görüyorum niyeyse... iyi dinlemeler, iyi okumalar.
.

Bilekliklere uzun uzun bakmayı kesip çekmeceye koydum. Tekrar elimi zarfın içine soktuğumda bu sefer de elime bir tutam saç geçmişti. Onun saçları mıydı? Uzun, yumuşak, sapsarı, düz ve dolgun saçları..?

Gözümden akan bir damla yaşı onun saçlarına karışmaması için hemen sildim. Tedirginlikle saçlarını burnuma götürdüm. O naneli kokuyu farkında olmadan ne kadar da özlemişim. Ciğerlerime kadar çektim o kokuyu. Misler gibi kokuyordu. Sanki kokuyu her içime çekişimde azalacak gibi geliyordu. Ve ben bunun olmasını istemiyordum.

Saç tutamını da bilekliklerin yanına koyup tekrar zarfa baktım. Bu sefer dörde katlanmış iki tane A4 kağıdından başka bir şey yoktu. Kağıdı, daha doğrusu kağıtları açıp okumadan göz gezdirdim. Bazı satırların mürekkebine su damlamış gibiydi ama okunmayacak kadar berbat değildi.

Kalbim cayır cayır yanmaya başladığında biraz olsun sönmesi için içime derin bir nefes çektim. İlk kağıdı açıp okumaya başladım.

"Alenim,                                                                         27.06.2021

Sana böyle seslenmeyi öyle özlemişim ki... seninle ağır ağır yolda yürümeyi... her şeyi çok özledim. Özlemeye de devam ediyorum. Bak daha bir gün oldu ayrı duralı. Ben bir günde bu kadar ö(z)lüyorsam sonrasında neler olur kestiremiyorum.

Bunu ne zaman okursun bilemiyorum. Ama şu an neler hissettiğini çok iyi biliyorum. Çünkü aynılarını ben de hissediyorum. Senden seve seve vazgeçmek, yarı yolda bırakmak, deli gibi ağlamak istemek, aşık olmak ve nefret etmek... ortak duygularımız Alenim. Sen yaşıyor musun bilmem ama ben hepsini yaşıyorum.

O an, yani bunları okuduğun an neler hissettiğini tahmin edemiyorum. Fakat tahminime göre kalbin yerinden çıkmak istiyordur ve gözyaşların çılgın bir dere gibi akıp gidiyordur.

Söze nasıl başlayacağımı da bilmiyorum. İki buçuk sene oldu değil mi? İki buçuk senedir beni tanımışlığın belki mutluluğunu belki de pişmanlığını yaşıyorsun. Son aylardaki duygu eminim pişmanlıktır. Ben pişmanım. Soluduğum her nefesten pişmanım. Keşke o gün fizik kursuna gitmeseydim, ya da keşke günlüğünü almasaydım. Yanlış anlama, seni gerçekten sevdim, seviyorum da. Sadece sana yaşattıklarım için kendimden nefret ediyorum.

Çok güzel zamanlar geçirdik. Bir senemizi dolu dolu aşkla geçirdik. Beraber her saçmalıkta kendimizi bulduk. O günlerimizi deli gibi özlüyorum Alenim... bunlardan bahsederken canım öyle acıyor ki... seni tahmin dahi edemiyorum. Üstelik sen her şeye rağmen benim peşimi bırakmamışken, ümidini yitirmemişken, sabırla aşkla beni beklemişken, gururunu bir kenara fırlatmışken... sana hiç ama hiç hak etmediğin şeyler yaşattım. Güzel şeylerin daha fazlasını hak edecek bir yüreğe sahipsin. Kötü şeyleri de asssla hak etmiyorsun. Ve ben sana kötü sayılabilecek her şeyi yaptım.

Şimdi düşünüyorum da yaptığım o iğrençlikleri... ben sana karşı nasıl böyle birisi olabilirim? Beni şartsız ve menfaatsiz seven birine nasıl bu kadar iğrenç davranabildim son aylarda?

Ah Alenim, o kadar pişmanım ki... eminim bundan sonraki her günüme 'neden hâlâ ölmüyorum' diye uyanacağım. Bunları yazmak o kadar berbat ve zor ki.. keşke böyle bir şeye mecbur olmasaydım. Ama inan bunu yapmak zorundaydım.
Senin sevgin göz ardı edilecek gibi değil. Beni her sevişinde seni daha fazla önemsedim. Gözlerine her baktığımda, gamzelerine her baktığımda 'Merih' dedim kendi kendime 'yapma lan' dedim. 'Pişman olacaksın, yol yakınken gel vazgeç' dedim. Her şeyin başında bunu söyledim. Her şeyin hem de... ilk buluşmamızdan tut son görüşmemize kadar, yani düne kadar... hâlâ da diyorum biliyor musun? Ve hâlâ da diyeceğim. Sonra iş işten geçecek ve ben kendi kendime 'iyi bok yedin odun kafalı' diyeceğim.

Ç.I.Ç.E.K | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin