Merhaba! Biz geldik!Tamamı Aybars ve Berzâh sahneleriyle dolu, güzel bir bölüm oldu. Normalde bu bölüm çok uzundu, fakat bir sebepten ötürü ikiye böldüm ve devamı bu pazar (evet yanlış duymadınız) gelecek. Ondan sonraki bölümü de yine en kısa zamanda atacağım çünkü birinci kitap finaline doğru geri sayım yaparken hızlı bir yol alacağız. Şimdiden açık olsun yolumuz. Ben çok heyecanlıyım. Yorum yapmayı, oy vermeyi unutmayalım. Keyifli okumalar dilerim. 🖤
Mor ve Ötesi - Küçük Sevgilim
Kaldık Böyle - Sakın Dokunma
Buray - Bu YangınHÜKÜMRAN
34
GÖZYAŞI
İyi olan hiçbir şeyin beni bulmadığı bu hayatta, bir de yanlış bir aşk çalmıştı kapımı.
Doğru bir zamanda, doğru insan karşıma çıksa asla hissedemeyeceğim doludizgin hisler, yanlış zamanda, yanlış bir adam karşımdayken ruhumu kuşatmıştı. Tek bir sözüne, tek bir bakışına teslimdim ve biliyordum ki bu teslimiyet sonum olacaktı, felaketim olacaktı, beni yakacaktı.
Oysa çok direnmiş, çok karşı koymuş ve çok kez savaşmıştım onunla. Fakat öyle sessiz ve öyle gürültülü olmuştu ki gelişi, öyle ani ve öyle habersizdi ki farkındayken bile farkına varamayıp kapılmıştım hoyrat rüzgarına. Bir gün biter sanıp sadece kendimi kandırdığımı o an anlamıştım; dudakları dudaklarıma ilk defa değdiğinde, ateşi içime düştüğünde ve her zerremde, iliklerime kadar onu hissettiğimde.
"Sana nasıl aşık olduğumu görmüyor musun? Sana nasıl vurulduğumu... Öl desen öleceğim ben Berzâh, bilmiyor musun?"
Zihnim, bu cümleyi defalarca tekrarlarken yağan yağmur bir anda hızlandı, gökyüzü parçalanırcasına gürledi ve gözlerim usulca kapandı. Her şeye hazırdım, lakin duymayı beklediğim sözler bunlar değildi. Bir süre bekledim ve anlamaya çalıştım. Kaşlarım anlamsızca çatılırken gözlerim aralandı ve gece kadar karanlık olan gözlerine dikildi. Dudaklarım mühürlenmişti sanki, konuşamadım, nefes alamadım. Yüzüm, kalbim gibi avuçlarının arasındayken, gözlerimin içine yalvarırcasına bakan gözlerinde tutsak kaldım.
Yapamazdım.
Kaçsam kaçamaz, karşı koysam koyamazdım.
Dilim suskun, yüreğim buruktu. Aklımız bizimle oyun oynuyordu, kalbimizse bir tuzağa düşmüş olmalıydı. Bir ölüm ve ardında bıraktığı onlarca bilmece bir araya getirmişti bizi. Dört yıllık öfkeli bir bekleyiş ve haksız bir tutukluluk hali... Karşı karşıya geldiğimiz an birbirimize attığımız düşmanlık dolu bakışlar dün gibi aklımdaydı. Benden nasıl nefret ettiğini, bana nasıl kin bilediğini unutmuş olamazdı. Beni nelerle suçladığını, bana attığı tokadı, bedenine sapladığım o bıçağı... Haddini aşan her duygu zıttına dönerdi fakat bu bizim için imkansızdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HÜKÜMRAN
Teen Fiction"Gitmek mi istiyorsun?" diye sordu. "Evet," dedim. "Gözlerime bak," dedi. Baktım. Ve saatler sonra bakışlarında ilk kez, ufacık bir ihtimalle cebelleşen şüpheyi gördüm. "Ben sana her şeyimsin dedim. Ama sen hiçbir şeyimmişsin." Artık yapabilecek hi...