XLV | s o n

60.4K 3.9K 11.9K
                                    


Herkese merhaba! 🤍

Hesapta olmayan bir şekilde yaptığım plana uyamadım ve 45. Bölümü getirmekte epey geç kaldım. Ama bu süreçte hiçbir şeyin sağlığımızdan ve hayatımızdan daha mühim olmadığını bir kez daha anladım. 44. bölümü yayımlamamdan sonraki sürece o kadar çok şey sığdırdım ki sanki yaklaşık bir aydır değil de bir yıldır görüşmüyormuşuz gibi, her şeyden uzak kalmışım gibi hissettim.
Burada bir duyuru paylaşmış ve size zor günler geçirdiğimi söylemiştim. Teyzem hastaydı. Geçmiş olsun dilekleriniz için çok teşekkür ederim ama teyzemi kaybettim, kaybettik. Bu süreçte günlerce ve hatta haftalarca tek kelime yazamadım, bu bölümü yazma konusunda da epey zorlandım, bir eksiklik, noksanlık görürseniz affola. Çok iyi bir ruh halindeyken yazamadım. Yine de desteğinizi, yorumlarınızı ve oylarınızı esirgemezseniz çok mutlu olurum. Keyifli okumalar dilerim.


Mabel Matiz - Fırtınadayım
Rafet El Roman - Bana Sen Lazımsın

HÜKÜMRAN

45

"SON"

Uyku bedenimi büsbütün terk ederken, zihnim birbirinden korkunç ihtimallere kucak açtı.

"Yarım saat sonra size ufak bir ziyaretim olacak."

Resul Kayhan bu sarsıcı cümlenin ardından telefonu kapatmıştı.

Böyle bir ziyareti gecenin bu vaktinde beklemediğim için afallamıştım. Aybars'ın yüzünde donup kalan bakışlarım, hızla toparlanıp ayağa kalkmasıyla ondan koptuğunda bir müddet dağılmış yatağa bakakaldım.

İçimde kötürüm bir his dolaşıyordu ve hislerim ruhuma hiç iyi şeyler fısıldamıyordu.

"O adam..." Ses tonum kuşku doluydu zira Kayhan'ın ufak bir ziyaretten kastının ne olduğu konusunda bir fikrim yoktu. "Gerçekten buraya mı geliyor yoksa bahsettiği farklı bir şey mi?"

Buraya kendisinin geleceğine ihtimal vermiyordum, daha önce hiç gelmemişti ve gelirse neler olur düşünmek bile istemiyordum. Üstelik Kartal buradayken... Belki birilerini yollayacak ve beraberinde bir haber gönderecekti, belki de bir kumpas kurmuştu ve bizi bir tuzağın içine çekecekti. Nitekim uzun zamandır sessizdi ve bunun anlamı tehlike demekti. Ama öyle olsa arayıp haber verir miydi? Asıl maksadı neydi?

"Bilmiyorum Berzâh," dedi Aybars soğukkanlılıkla. Gardırobun kapaklarını aralarken sırtındaki kürek kemikleri birbirine geçecek gibi olmuştu. Üstü çıplaktı ve giyebileceği bir şeyler arıyordu. "Gerçekten geliyor mu yoksa başka bir şeyin peşinde mi..." Gergin bir nefes alıp bıraktı. "Bekleyip göreceğiz."

"Ne olacak şimdi?" Toparlanıp ayağa kalktığımda başım döndü, birkaç adımda Aybars'ın yanına ulaştım ve yüzüne korkuyla baktım. "Ne yapacağız?"

Muhakkak bir planı olmalıydı, muhakkak böyle bir durumda ne yapması gerektiğini daha önceden düşünmüş olmalıydı.

"Sen bir şey yapmayacaksın." Aybars kısaca yüzüme baktı, üzerine koyu gri bir tişört geçirirken elim istemsizce raflarda gezindi ve onun için kalın bir hırka çıkardım. Muhtemelen evden dışarı çıkacaktı. Duş almıştı, dışarısı soğuktu ve üşütebilirdi.

"Elim kolum bağlı oturup bekleyecek miyim yani?" diye sordum engel olamadığım bir korkuyla. Aybars bir zarar görebilirdi ve bunun ihtimali bile beni yaşarken öldürmeye yeterdi. "Ada'ya ne olduğunu hatırla. Bu herifin şakası yok!"

HÜKÜMRAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin