XL | i z l e r

72.5K 4.6K 15.3K
                                    


Selamlar! Biz geldik! Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Keyifli okumalar dilerim. 🤍

 🤍

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Sena Şener - Ölsem
Mabel Matiz - Sarmaşık
Yedinci Ev - Anlat Ona


HÜKÜMRAN

40

"İZLER"


Ekimin on beşini on altısına bağlayan gece belki yanlıştı, belki asla yaşanmamalıydı ve ömrümün geri kalanında, daima hatırlayacağım bir ân, taşıyacağım bir iz olarak kalacaktı.

Belki binlerce kez suçluluk duyacaktım yaşadıklarımızdan, bazı günahlar ellerini hiç çekmeyecekti yakamdan... Fakat ne olursa olsun pişman olmayacaktım. Çünkü ben bu sabaha kadar hiçbir uykumdan, içim içime sığmayan bir mutlulukla uyanmamıştım.

Bu saatten sonra ne yardan, ne içimdeki varlığından, ne de önümüzdeki savaşlardan kaçabilirdim.

Artık sadece birbirimize aitiz, diye fısıldamıştı gece boyu. Kulağa çılgınlık gibi geliyordu; abisini öldürdüğüm adamla birlikte olmuş, tüm ilklerimi onunla yaşadığım yetmezmiş gibi, bedenimi de her zerresiyle ona sunmuştum.

Onun sınırlarına girdiğim gün, başıma neler geleceğini az çok biliyordum. Her an tehlikede olacağımı, hep bir tehditle yaşayacağımı ve ölümün nefesinin gölgem gibi peşimde dolaşacağını... Büyük kavgalara tutuşacağımızı ve onulmaz yaralar alacağımı, hayatım için sonuna kadar savaşacağımı ve kimi zaman kaybederken, sonunda muhakkak kazanacağımı... Bilmediğim tek şey ona böyle, delice tutulacak olmamdı. Birbirini itmesi gereken iki zıt kutuptuk, birimiz ateşken diğerimiz buzduk, bazen kafalarımız kadar bozuk, bazense birbirimizde dinlenmek isteyecek kadar yorgunduk.

Kalbinin kapısını ne zaman çalmıştım, beni ne zaman sevmişti anlamak zordu. Ki ben zaten bilmiyordum, bu soruların bende hiçbir cevabı yoktu.

Ama sanmıştım ki içimde ona karşı büyüyen bazı hisler dün geceden sonra biraz olsun uslanırdı. Saatlerce teninde soluklanmak, uzun zamandır bedenine duyduğum açlığı bir nebze azaltırdı. Öyle olmamıştı. Şimdi çok daha fazlasını istiyordum. Her an, her saniye, her dakika ve her saat onun yanında olmayı ve ellerimizin birbirinden hiç ayrılmamasını... Ayrılığın düşüncesi şimdi öyle korkunçtu ki sadece bir ihtimalden ibaretken bile göğsümün ortasında yangınlar yanıyordu.

Aşk mıydı bunun adı?

Kara sevda mı?

Uyandığımda Aybars hâlâ uyuyordu. Kasıklarımdaki ağrı nasıl ki zor uyuyamama sebep olduysa erkenden uyanmama da sebep olmuştu. Bir süre hiç kıpırdamadan, nefes bile almadan ona baktım. Güzel yüzüne, yanaklarına gölge düşüren uzun kirpiklerine, kalın kaşlarına, kirli sakallarına ve gecenin izlerini taşıyan, şişkin dudaklarına... Aybars, adının hakkını veren bir adamdı. Ay kadar güzel, pars kadar yırtıcı. Başka hiçbir isim, ona bu kadar yakışmazdı. Ve başka hiç kimse, bu ismi onun kadar güzel taşıyamazdı.

HÜKÜMRAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin