Selamlar, size Dilhan & Kartal özel bölümü getirdim. Keyifli okumalar dilerim. 🤍Saatler geçmişti ama Berzâh'tan ses yoktu.
Timur önce onu ardından Aybars'ı aramıştı ama ikisi de telefonunu açmıyordu.
İçimde kötü bir his olduğunu söyleyemezdim çünkü o his beni hiçbir zaman terk etmiyordu. Berzâh'a güvenip o evden çıktığım gün, hayata yeni bir sayfa açtığımı ve kötü olan ne varsa o ev gibi ardımda bıraktığımı sanmıştım.
Tüm bunları yaşayacağımı bilseydim o evden asla çıkmayacağımı, çıkamayacağımı biliyordum fakat yaşanan hiçbir şey için Berzâh'ı suçlamıyordum. Hiç kimse yarının ne getireceğini bilemezdi, o da bilememişti ve büyük bir inançla, artık hiçbir şeyin geçmişimizden daha kötü olmayacağını söylemişti.
Ama her şey daha kötü olmuştu.
Çünkü geçmişte saklı kalmış o sır, açığa çıktığı gün hepimizi dağıtmaya yemin etmiş bir kasırga gibi tetikte bekliyordu.
İkimiz de görememiştik.
Kartal'ı tanıdıktan sonra, ona içimi açtıktan sonra, yüzüne baka baka gerçeği ondan gizlemek beni öyle mahvetmişti ki bir daha hiçbir şeyin kalbimi o denli acıtamayacağını sanmıştım. Fakat daha beter bir acıyla sarsılacaktım. Babamın geçmişte Savaş'a ne yaptığını öğrendiğimde vicdanımın altında ezilecek, paramparça olacaktım.
O gün geldiğinde ve Berzâh kaçmamız gerektiğini söylediğinde, uzaklarda olmanın vicdanımın sızısını bir nebze olsun dindireceğine inanmış ama yine yanılmıştım. Lorenzo'nun esaretinde geçen her günüm birbirinin aynısıydı.
Aynalara bile bakamazdım.
Ne Berzâh'tan ne de Aybars'tan bir haber alamadıkça kabıma sığmaz olmuştum. Tanımadığım birinin evinde, elim kolum bağlı halde beklemek istemiyordum fakat elimden bir şey gelmiyordu. Kapıyı açıp dışarı çıksam nereye gideceğimi bile bilmiyordum.
Saatin tik tak sesleri giderek çoğalıyor, beynimin içinde yankılanıyor ve kalp atışlarıma eşlik ediyordu sanki.
"Lütfen Timur..." dedim boynumdaki elimi kalbimin üzerine doğru kaydırırken. "Berzâh'ı bir daha. Açmazsa tekrar ara. Açana kadar ara..."
Nefes alamıyordum. Saat üçe yaklaşıyordu, Berzâh saatlerdir ortada yoktu ve ben meraktan ölmek üzereydim. Bir şey olmuştu, biliyordum. Yoksa beni bu kadar habersiz bırakmazdı.
"Endişe edilecek bir durum olduğunu düşünmüyorum Dilhan," dedi Timur. Bunu beni sakin tutmak için mi söylüyordu bilmiyordum ama telaşlı görünmüyordu. "Muhtemelen beraberler ve telefona bakmıyorlar. Aramalarımı görünce geri döneceklerdir, eminim."
"Ama ben emin değilim," dedim ikna olmadığımı anlaması için. "Berzâh onu beklediğimi bile bile habersiz bırakmazdı beni."
Timur sessizdi, ne düşündüğünü bilmiyordum ama onun da bakışları saate çevrilmişti.
"Kesin bir şey oldu," dedim daha fazla tutamadığım gözyaşlarımın arasında. "Arıyorsun, açmıyor... Mesaj atıyorsun, dönmüyor..." Başımı hızla iki yana salladım. "Başka bir açıklaması olamaz."
"Sakin ol, lütfen," dedi Timur. Olamazdım. Sanki görünmez bir el boğazımı sıkıyor, nefes almamı engelliyordu. Sanki Lorenzo'nun nefesi ensemdeydi ve kulağıma Berzâh'ı öldüreceğini fısıldıyordu. Beni hep bununla tehdit etmişti. Şimdi bir hastane odasında, yoğun bakımda, gözleri kapalı bir vaziyette derin bir uyku uyuduğunu bilsem de ikna olamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HÜKÜMRAN
Teen Fiction"Gitmek mi istiyorsun?" diye sordu. "Evet," dedim. "Gözlerime bak," dedi. Baktım. Ve saatler sonra bakışlarında ilk kez, ufacık bir ihtimalle cebelleşen şüpheyi gördüm. "Ben sana her şeyimsin dedim. Ama sen hiçbir şeyimmişsin." Artık yapabilecek hi...