Merhabalar! Biz geldik! 🖤
Sadece Berzâh ve Aybars'la dolu olan bir bölüm oldu. Artık oturup sakince konuşmaları konusunda hem fikirdik diye düşünüyorum...
Bir önceki bölüme verdiğiniz oy ve yaptığınız yorumlar için çok teşekkür ederim!
Keyifli okumalar dilerim...
Bengü Beker - Sana Yıldızları Ödediğimden
Mert Demir - Seni Seviyorum
Amin Bani - Che KardiHÜKÜMRAN
67
İNKAR
Yaşamak zorunda bırakıldığımız hayat, bizi birbirimize kırdıran bir savaş meydanı.
Hiç kimse bir savaş meydanından sapasağlam çıkamazdı. Biz de çıkamadık. Kaçamayacağımızı anladığımızda savaşmak zorunda kaldık, bombalar patladı, şarapnel parçaları yağdı üzerimize ama ölmedik hiçbirinde. Geçmişin zehri bir sis gibi sardı etrafımızı ama boğulmadık yine de... Sonra ellerimize birer silah verildi, kurşunu kelimelerdi, mahvedik durduk birbirimizi ama yetmedi bizi öldürmeye... Ne zaman ki yaralarımızı sarmak yerine sırt çevirdik birbirimize, o zaman kaybettik. Vazgeçtiğimizde. Ölümümüz tam da böyle gerçekleşti.
Okyanusu aşıp bir kaşık suda boğulmak diye buna denirdi.
"Berzâh... Beni uyutmak zorundasın..."
Öyle miydim sahiden de? Ruhumu yara bere içinde bırakmışken, yeri olabilir miydi başının dizlerimde? Tek bir söz ya da ufacık bir dokunuş yetecek miydi beni eskisi gibi dağıtmasına? Ya da o, yeter mi sanıyordu yaşanan bunca şeyden sonra? Yetmezdi, yetmemeliydi ama yetiyordu işte. Nasıl yapıyordu bilmiyordum ama alt üst ediyordu beni her seferinde. Bazen tek bir bakışıyla, dudaklarından hiçbir şey dökülmediği halde; bazense böyle, hiç ummadığım bir şekilde, başı dizlerimde...
Sessiz ve tepkisizdim. Ne onu reddedecek bir şey söyledim ne de kalkıp gitmeye yeltendim. Bazı anlar vardı, kontrol edemez, yapacağını bilemezdin, sonunu da hesap edemezdin... Bu da o anlardandı. Muhtemelen sabah olduğunda hiç yaşanmamış sayılacaktı. Öyle de sayılmalıydı çünkü anlamsızdı. Çok anlamsızdı. Bana aylarca cehennemi yaşatan adamın, dizlerimde yeri olmamalıydı ama oluyordu işte. Onu, aklımda tamamen bitirdiğim halde...
Kalbimde bitiremediğindem belki de... Oraya sözüm geçmediğinden...
Derin bir nefes aldım, çenemi sıktım ve başımı kaldırıp tavana baktım. Ellerimi sıkıyor, tırnaklarımı avuç içlerine batırıyordum parmaklarım saçlarına uzanmasın diye... Hayır, gurur falan değildi mesele... Ona dokunduğumda çok daha fazlasını isteyeceğimi biliyordum, çünkü bu çok tanıdık bir hikâye.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HÜKÜMRAN
Teen Fiction"Gitmek mi istiyorsun?" diye sordu. "Evet," dedim. "Gözlerime bak," dedi. Baktım. Ve saatler sonra bakışlarında ilk kez, ufacık bir ihtimalle cebelleşen şüpheyi gördüm. "Ben sana her şeyimsin dedim. Ama sen hiçbir şeyimmişsin." Artık yapabilecek hi...