XVII | ç ı k m a z

111K 7.4K 12.4K
                                    


Merhabalar üzümlü keklerim. Size neredeyse tamamı Aybars ve Berzâh olan, güzel bir bölüm getirdim. Umarım keyifle okursunuz. ✨

Bölümle alakalı #Hükümran hashtagiyle attığınız tweetlerin hepsini okuyacağım. Twitter kullanan herkesi oraya bekliyorum çünkü bölümler hakkında sıkça konuştuğumuz ve spoiler verdiğim tek sosyal platform orası.

Yorumlarınızı ve oylarınızı ihmal etmeyin, sizleri seviyorum. ✨


Sagopa Kajmer - Avutsun Bahaneler Melike Şahin - Geri Ver

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Sagopa Kajmer - Avutsun Bahaneler
Melike Şahin - Geri Ver

HÜKÜMRAN

17

"Ç I K M A Z"


Sanki ben bir ölüydüm,

Kendi mezarının başında çaresizce bekleyen gönüllüydüm.

Başka türlü nasıl anlatılabilirdi adına hayat dediğim bu sürgün,

Bu çözümsüz kördüğüm?

Aybars'ın dudaklarından sonum olabilecek kelimeler döküldüğünde, bağıra çağıra itiraz edeceğim yerde dilime kilit vurmuş ve susmuştum. O an neden sessizliği tercih ettiğimi ve neden o sözleri kabullenir gibi boyun eğdiğimi bilmiyordum.

Belki şoktaydım, öğrendiğim gerçekler bana ağır gelmişti. Belki de tüm bu yaşananlar öyle fazlaydı ki ruhum savaş bayrağını indirmiş ve pes etmişti. En başından beri, görüp bildiğimden daha karmaşık bir çukurun içine düştüğümün farkındaydım ama böylesi beklediğimden de beterdi.

Aybars'ın tek derdi Savaş'ı öldürdüğüm için beni cezalandırmak değildi.

Kendi kurtuluşu için beni kurban seçmişti, canım tehlikedeydi.

Belki de Resul Kayhan'ın ellerine Lamia Yılmaz'ı verecek, ödenmesi gereken bedeli ödeyecek ve böylece Kartal'ı kurtarabilecekti.

Lamia'yla evleneceğim.

O cümleleri fütursuzca dile getirdiğinde Sezen Kıratlı tek bir kelime bile etmemiş, bize arkasını dönüp konağa girmişti. Bir şeyler söylemesine gerek de kalmamıştı zaten, gözlerime öyle bir bakmıştı ki seni kendi ellerimle mahvedeceğim der gibiydi. Ölsem bile hafızamdan silemezdim gözlerindeki tehdidi, ruhuma işlemişti.

Konaktan ve sonrasında Mudanya'dan ayrıldığımızda da sessizdim, o da sessizdi. İkimiz de tek bir kelime etmiyor, asla konuşmuyorduk. Yalnızca yirmi dakika içinde Nilüfer'e dönünceye kadar ölüm gibi geçen bir zamana hapsolmuştuk.

Zihnimin içi öyle kalabalıktı ki, gözlerimin önü öyle ağır yaşanmışlıklarla doluydu ki hayattan tamamen kopmuştum sanki. Savaş Kıratlı'yla tanıştığım o geceden sonra paramparça olan dört yılımı avuçlarıma yatırmış ve binlerce kez nasıl bu kumpasın içine düşebildiğimi sorup durmuştum kendime.

HÜKÜMRAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin