IV | b ı ç a k

130K 8.9K 7.9K
                                    




Oscar And The Wolf & Raving George - You're Mine

HÜKÜMRAN

4

"BIÇAK"

Düşünceler tarafından tutsak edildiğim, puslu bir gece geçirmiştim.

Uykusuzluğun üzerimde bıraktığı kötü etki, bedenimden ziyade ruhuma zarar veriyordu. Terk edilmiş bir harabe kadar dağınık ve kirli, kimsesiz bir çocuk kadar kahırlı ve sitemli, zihnen de ölesiye yorgun hissediyordum kendimi. Uykunun bilincime düşman kesildiği vakitler, senelere sığmayacak kadar çoktu. Lakin içeriden çıktığım günden beri gözlerimdeki uykusuzluğun tek sebebi hissettiğim yoğun acıydı. Sanki birileri tırnaklarımı yerinden söküyordu, sanki birileri beynimin içine kurşunlar sıkıyordu ve sanki birileri...

Beni ayakta tutan tek şeyi, öfkemi ruhumdan söküp almaya çalışıyordu.

Oysa ben, annemin ölümünden sonra babama duyduğum öfkenin pençeleriyle sökmüştüm ruhumdaki acıyı. Bir daha hiç kimse yakamayacaktı canımı ve tattıramayacaktı yüreğime merhametin kör sancısını. Ablamın beni son kez görmeye geldiğinde söyledikleri, bir çığlık gibi aklımdaydı. Kinini bir an olsun uyutma ki, sana o acıyı yaşatanlardan alacağın intikamın alevi hiç sönmesin.

Şimdi ablam yoktu yanımda. Ama sarf ettiği şu söz, hâlâ dün duymuşum gibi aklımda... Kalbimde bir intiharla dolaştığım yıllar boyunca, yaşadığım hiçbir şeyi hak etmediğime ikna etmiştim kendimi. Ben yangın değildim, yaktıklarım tutuşmaya dünden meyilli olanlardı. Bu yüzden kör kıldığım vicdanımın sesini asla duymayacaktım kulaklarımda. Yoksa bu gerçekle nasıl yaşardım ki?

Ne öldürdüğüm o herif umurumda olacaktı, ne de ardında bıraktıkları... Ne de beni bu eve hapseden o manyak kardeşi... Hiçbiri, pişmanlığın zehrini tattıramayacaktı bana.

Saatler öncesinde kapandığım odadan hiç çıkmamıştım. Şafak ağaralı çok oluyordu,
kıvrıldığım tek kişilik yatak hareketsiz kalan bedenime ıstırap vermişti fakat umursamayacak ve bulunduğum odadan dışarıya çıkmayacaktım. Bu yaptığıma kaçmak mı deniliyordu bilmiyordum. Belki de onu görmek, onunla göz göze gelmek, beni sandığımdan daha çok zorluyordu.

Bakışlarında ruhumu boğan bir kasvet saklıydı.

Tam da onu düşünüyorken, kapımın vurulmaksızın açılması irkilmeme sebep oldu. Kollarımın hizasında örtülü olan pikeyi üzerimden sıyırarak yatakta hızlıca oturur pozisyona geldim. Onunla göz göze geldiğim an içimi bir huzursuzluk kapladı ve hissettiğim öfkeyle kaşlarımı çattım.

"Kapısız yerden mi çıktın sen?" diye bağırdım birdenbire. "İçeriye pat diye giremezsin!"

Aybars içeriye doğru bir adım attığında ayaklarımı yataktan sarkıtarak kısa taytımın yukarıya sıyrılan uçlarını aşağı doğru çekiştirdim. Bakışlarının direkt olarak çıplak bacağıma temas etmesi beni çıldırtmıştı. Kafamı kaldırıp ona baktığımda, kapının yanındaki duvara sırtını yaslamış bir vaziyette beni izliyor olduğunu gördüm. Onun için gün çoktan aymış olmalıydı. Üstünde siyah bir gömlek vardı, bacağında ise koyu renk bir kot pantolon.

Bakışlarını üstümden çektiğinde, kolundaki gri metal saate indirdi. "Saat onu geçiyor," diye konuştu. "Ve sen hâlâ yataktasın."

Az önce ona sorduğum soruyu duymamış gibi davranması sabrımı zorluyordu. Onun evinde kalıyor olmam, her istediğini yapabileceği anlamına gelmiyordu ve ben bunu ona öğretecektim. Siyaha çalan göz bebeklerini yeniden yüzüme doğrulttuğunda, "Benim evimde bu kadar çok uyuyamazsın," dedi emir verircesine. "Bundan sonra her sabah sekizde, seni uyanmış olarak göreceğim."

HÜKÜMRAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin