VIII | b i ç a r e

137K 8.5K 7.8K
                                    



Serhat Durmuş - Minnet Eylemem


HÜKÜMRAN

8

"BİÇARE"

Dakikalardır aynı şeyi düşünüyordum. Sanki ben, bir kafese hapsedilmek için doğmuştum. İliklerime kadar işleyen mahkûmiyet duygusu, yıllarca savaştığım ama kurtulamadığım çetin bir hastalık gibiydi. Mücadele etmeyi hiçbir zaman bırakmamıştım, bilakis daha da güçlenmiştim lakin inancım git gide azalıyordu. Günün birinde kararlarını sadece benim alıp verdiğim bir hayat yaşama düşüncesi, limanı çoktan terk etmiş bir gemiye binebilmek kadar imkânsız geliyordu.

Gemi uzaklaşıyor ve ben sadece seyrediyorum.

Hiçbir çare yok mu?

Belki de o denize atlamalıyım.

Avuçlarımdan kayıp giden hayatıma bakarak da ölüyorum, boğularak da ölürüm. Ne fark eder?

Sabahın erken saatleriydi. Kaldığım odadaki pencerenin denizliğine yaslanmış bir halde sokağı seyrediyordum. Kubilay ve göbeği henüz ortalarda gözükmüyordu. İki dudağımın arasından, dışarıya üflediğim sigara dumanıyla birlikte gözlerimi kapattım ve kaybıma gülümsedim. Kahrolası sigara dumanı bile benden daha hürdü.

İçimde biriken kaç çığlık varsa haykırmak istedim bağır çağır. Sustukça biriken, biriktikçe düğümleşen acıları kusmak istedim. Ama bu, pek mümkün olmazdı bilirdim. Çünkü deşmesi gerekirdi içimizi acıların ağır ağır...

Parmaklarım arasında duran mentollü sigaradan, uzun bir nefes daha çektikten sonra dişlerimi birbirine bastırarak tek seferde içime hapsettim dumanı. Sonra gözlerimi araladım. Duman gözlerimi acıtıyordu ama mühim değildi. Ciğerlerimde hissettiğim yakıcı ve boğucu duman kendisini dışarı atmak için çırpınırken dudaklarımı birbirine bastırdım ve dumanı burnumdan çıkardım.

Astım hastası bir kızın, intihara yürüdüğü yoldu belki de bu meret.

Dün Timur gitmeden evvel, sehpanın üzerine bıraktığı pakete takılmıştı gözlerim. O an hiç düşünmeden o pakete uzanıp içinden iki dal çekmiş ve badimin uzun kolları arasına saklamıştım. Şüphelenmeyeceğini bilsem daha fazlasını alırdım ama dikkat çekmemek için bunu yapmadım. Elbette hırsız değildim. Timur'u gördüğüm ilk an iki adet sigarasına çöktüğümü ona söyleyecektim zaten. Ama en başta direkt ondan isteseydim, vermeyeceğini bildiğim için buna hiç teşebbüs etmedim.

Yarısını tükettiğim sigaranın külünü pencerenin denizliğine döktüm ve sigarayı bir kez daha dudaklarımla buluşturup derin bir nefes çektim. Hızlı içiyordum çünkü Aybars'a yakalanmaktan korkuyordum. Biten sigara izmaritini pencere kenarına bastırıp söndürdükten sonra pencereyi sonuna dek araladım ve küçük odamın içini havalandırdım. İzmariti ve külleri pencereden aşağı savurdum. İçeride sigara dumanından ve kokusundan eser kalmadığına kanaat getirdikten sonra pencereyi kapattım ve kendimi daha fazla tutamayarak öksürmeye başladım.

Yine nefesim daralmıştı.

Bunu kendime neden yaptığımı pek bilmiyordum.

İnce pikeyi üstümden atarak çıplak ayaklarımı yere indirdiğim sırada Aybars'ın kalın sesini duydum. Muhtemelen telefonla konuşuyordu ama emin değildim. Tedirgin bir halde yataktan çıktığımda üstümdeki geceliklerden -Melis'in eskilerinden ayıcıklı bir pijama ve badi fakat oldukça kaliteli- kurtuldum. Yatağımın uç kısmında duran siyah kot pantolonu ve bordo renk, ince uzun kollu bluzu üstüme geçirdim. Bileğimde duran siyah lastikle, siyah saçlarımı gelişigüzel topladım ve odadan çıktım.

HÜKÜMRAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin