Herkese selam! 🖤
Bölüm geldi, keyifle okuyun.Yüzyüzeyken Konuşuruz - Ölsem Yeridir
HÜKÜMRAN
11
"Ö F K E"
Dilimin ucunda acıdan geçemeyen bazı kelimeler vardı. Onların ilkini bana hediye eden, o adamdı.
On yaşımda kemiklerimi kıran, on dört yaşımda dünyayı başıma yıkan ve bugün bu halde olmama sebep olan, o adamdı.
Bundan tam yedi yıl önce; annemin cansız bedenini, ölmek istemeden bu dünyaya veda ettiğini haykıran gözlerini gördüğüm geceyi bize yaşatan, yine o adamdı.
Sadece güzel anılar biriktireceğime söz verdiğim hatıra defterimin bomboş yapraklarını ilk kez o gece aralamış ve o cümleyi hıçkırarak karalamıştım: Ben bu gece evsiz kaldım.
Bir çocuğun hatıra defterine yazacağı ilk cümle bu olmamalıydı ama olmuştu. Sanki o cümleyi sıradan bir defter yaprağına değil de kalbimin üzerine yazmışım gibi yıllarca acısını hissetmiştim, yıllardır evsizdim. Bir daha o defterin kapağını aralamamıştım çünkü annemin merhametli elleri çekilmişti üzerimizden, bu saatten sonra güzel bir hatıra yaşanamazdı. Zaten yaşanmamıştı.
Bana o defterin kapaklarını sonsuza dek kapattıran adam, babamdı.
Acıya karşı her zaman susmuş ve söyleyemediklerimin içimi paramparça etmesine göz yummuştum. Elimden kayıp giden yıllarımı, sadece kötü hatıralar bırakarak beni terk eden toy ve tecrübesiz yaşlarımı buruk bir film izler gibi izlemiştim.
Dilhan da susmuştu, zira bizim gibi kadınların çığlığı hiçbir vicdanın kalbini kanatmazdı. Çünkü sessizliğin dilinden öyle her yürek anlamazdı. Belki de sırf bu yüzden... Annemin mezarına gitmeye gücüm, toprağına bakmaya yüzüm, ona ne halde olduğumuzu anlatmaya cesaretim olmamıştı.
Gecenin en karanlık, en tekinsiz ve en sessiz vaktinde, avının pusuya düşmesini bekleyen vahşi sırtlanlar gibi bekliyordum arabanın içinde. Bu sokak, ablamın evinin bulunduğu sokağın bir arkasında yer alıyordu, sokağın başında, altında küçük bir bakkal bulunan üç katlı apartman vardı. Başka apartman yahut müstakil ev yoktu, diğer sokaklara nazaran epey ıssızdı. Bir tarafı boş bir araziye bakıyordu, diğer tarafında bir çocuk parkı vardı ve sokağın sonuna varan bir koşu yolu uzanıyordu. O nedenle bu saatte etrafta kimseler olmazdı. Bu da benim işime gelecekti.
"Sen ıslahevine düştükten sonra, ablan seni hiç arayıp sormadı," dedi Aybars birdenbire, kalbime acımasız bir darbe indirircesine. Ben onun hakkında hiçbir şey bilmezken onun benim hayatıma dair her şeyi bilmesi beni mahvediyordu. "Dört yıl boyunca, bir kere bile."
"Arayıp sormadığından değil," dedim bakışlarımı karanlık sokağın sırtından çekerek. Sözleri canımı yakmış, üstelik içten içe öfkelenmeme sebep olmuştu ama bunu ona belli etmek gibi bir niyetim yoktu. "Arayıp soramadığından, buna imkân bulamadığından."
"Bilemiyorum." Aybars'ın sesi dümdüzdü. Herhangi bir şey ima etmiyor ya da kasıtlı olarak konuşmuyordu. Bilakis, anlamaya çalışıyor gibiydi. "Ne olmuş olursa olsun, insan kardeşini kötü gününde yalnız bırakmamalı. Mesela sen..." Göz göze geldiğimizde bana hafifçe gülümsedi. "Ablanı yalnız bırakmıyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HÜKÜMRAN
Novela Juvenil"Gitmek mi istiyorsun?" diye sordu. "Evet," dedim. "Gözlerime bak," dedi. Baktım. Ve saatler sonra bakışlarında ilk kez, ufacık bir ihtimalle cebelleşen şüpheyi gördüm. "Ben sana her şeyimsin dedim. Ama sen hiçbir şeyimmişsin." Artık yapabilecek hi...