Sylas'ın çığlığıyla odağını kaybeden Rey gözlerini sesin geldiği yer olan, yatağında zıplayan Sylas'a çevirene kadar odayı sarmış olan kendi buzunun üzerinde, yine bütün odayı sarmış olan alevleri gördü.
Bir kaç dakika içerisinde ikizlerin uğraşlarıyla kaybolan alev ve buzlar odanın normal halini gözler önüne serdi. İlk önce her yeri kaplayan şey Rey'in soğuğu olmasaydı, şu anda kül olmuş bir odada olacaklarından şüphe yoktu.
"Ben de ensest ilişki yaşıyorsunuz diye kuruntu yapıyordum burada." Sylas'ın alaycı sözleri kaşları çatılan ikiliye bakmak için kesilip ardından devam etti. "Ama yok siz illa ki daha garip bir şeyler yapıyorsunuz." alaycı sözlerine rağmen, gözlerinden saklamayı becerdiği korkuyla Ryo'ya bakıyordu. Sylas Gökyüzü seviyesinin zirvesinde, yarım adım cennet seviye bir büyücüydü. Savaşçı olmasa da bedenine zarar verecek derecede bir sıcaklığın kolay kolay oluşmaması lazımdı. Bunun için kendi seviyesinde uzman bir ateş büyücüsüyle karşılaşması gerekiyordu. Lakin basitçe Ryo'nun kalbinden yayılan sıcaklık, her zaman bedenini saran enerji bariyerini kolayca aşıp derisini kavururcasına ona ulaşmayı başarmıştı.
Aynı şey Rey'in soğuğu için de geçerli olsa da, Rey kasıtlı olarak o duruma getirmediği sürece soğuğu zarar veren bir etkiye sahip değildi. Elbette ki bu da Rey'in soğuğunu altta bırakmıyordu. Normalde oluşan soğuğu bedenini sadece ürpertse de buzuna dokununca neredeyse kanı bile donuyordu. Burada bahsi geçen şeyler normal değildi. Sylas yarım adım cennet seviye bir büyücüydü sonuçta!
İkizlerin bir şeyler söylemeye niyetleri olmadığını fark edince "Eee, noldu burada?" diye sordu. Sorusuna karşılık Ryo ikizine meraklı bir ifadeyle bakarken, Rey her zaman düşündüğünde yaptığı gibi gözlerini kapattı.
"Kalplerimizden yayılan sıcaklık ve soğukluk tanımlayamadığım bir enerjiye sahipler. Saf enerjiden oluşan zincirlerde kalbimizi ve enerjilerini baskılıyor, yani sanırım. Ben de kendi enerjimle zincirlere saldırmaya çalıştım ama elde ettiğim tek sonucu zaten gördünüz." Gözlerini açarken konuşmaya devam etti. "Daha da garibi ikimizinde kalbiyle dantianı arasında bir enerji damarı var. Kalbimizdeki enerjiyi dantiana taşıyor." kurduğu son cümle Ryo'da meraklı bakışlara sebep olurken Sylas'ın yüzü inanmamış bir ifadeyle doluydu.
"Bunun bir zararı var mı?" Ryo sorusunu dillendirirken Sylas'a bakıyordu. "Emin değilim. Daha önce meridyenin görevini yapan bir enerji damarını ne gördüm ne de duydum. Bu konuyu daha sonra araştırırım. İki saate turnuva devam edecek. Siz hazırlanın." dedikten sonra yatağına geçip düşünmeye başladı.
Rey ve Ryo kendilerini rahat hissettikleri giysileri giyip temsilci broşlarını ördükleri saçlarına takmışlar, yanlarındaki Kalse ve Sylas'la beraber turnuva alanına ilerliyorlardı. Yolda birbirleriyle konuşa konuşa turnuva alanına vardıklarında Kalse diğer ustaların yanına ilerlemiş, Sylas ise Kraliyet ailesinin yanında kendisine ayrılan koltuğa gitmişti. İkizler kendilerine el sallayan Leo ve Lara'nın yanına ilerlediler.
"İlk elli belli olduğuna göre, bundan sonraki karşılaşmalar daha da zor olacak. Neyse ki Dia üçüzlerini yendin, beni en çok zora sokacak olanlar onlardı." Lara konuşurken gözlerini Rey'e dikmişti. Rey cevaben basitçe gülümsedi. "Benim sıkıntım hala elenmedi, üstüne şimdi şu Kana çıktı." diye söylendi Leo. "Kana?" Rey turnuvanın önceki yarısında neredeyse hiç bir savaşa odaklanamadığından Leo'nun bahsettiği ismi anımsayamamıştı. "Cennetsel okul olan İlahi Hüzme okulu müdürünün temsilcisi. Bütün cennetsel elementlere sahip bir büyücü. Yarım adım yeryüzü seviye olması da cabası." konuşurken sesi dalgalanmıştı. "Yine de karşılaşırsam yeneceğim. Birinciliğin ödülünü kaptırmaya niyetim yok!" diye hırsla konuştuğunda, Rey kısa bir süreliğine Leo'nun gözlerinin altın şeklini aldığına yemin edebilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mistik
FantasyRey, amcası olarak gördüğü Yuu tarafından, bir ağacın altında, sadece bir notla beraber terk edilmiş bir halde bulundu. Amcası ile beraber, Ami Krallığında dilencilik yaparak yaşıyordu. Ta ki hırsızlık yaparken köle tüccarlarının eline geçene kadar...