Lotus Notu: Bölümlerde kelime hataları olduğunun farkındayım. Ellinci bölüme kadar maalesef böyle devam edecek. Ellinci bölümde bütün bölümleri tek tek okuyarak hataları düzelteceğim. İyi okumalar ^^
Rey ve Sylas aralarındaki gergin havayla altın renkli kuleye girdiler. "Burası hem teknik kütüphanesi, hem de yönetim binası olarak kullanılıyor. İlk on kat kütüphane. Daha üstü ise yönetimin geçtiği yerler. İlk kata herkes girebilir ancak daha üstüne girmek için şartlar var. İkinci kattan altıncı kata kadar orta halkadan olma şartı var. Yedinci ve dokuzuncu kata girmek için iç halka öğrencisi olmalısın. Onuncu kata ise sadece çekirdek öğrenciler girebilir. On üçüncü, yani en üst kat müdür odası. Genellikle orada olurum." diyerek açıklamasını yaptı Sylas.
Kulenin iç yapısı da tamamen altın rengiyle kaplıydı. Duvarlar runik yazılarla veya eski dillerle kaplıydı. Süs olarak hiç bir şey yoktu. Girişin tam karşısında bir masa vardı. Onun arkasında ise yerde on üç yuvarlak formasyon bulunuyordu. Formasyonların başında bekleyen insanlar, birisi geldiğinde onlarla kısa bir konuşma yapıyor ve hemen ardındanda formasyona giren kişi kayboluyordu. Bu durum nedensizce Rey'i gerdi.
Masada bulunan kişi Sylas'ı görünce hemen yerinden kalkarak reverans yaptı. "Müdürüm." dedikten sonra ise müdürün ona bir şeyler söylemesini beklemeye başladı. Ancak Sylas kafasıyla hafif bir selam verip ilerlemeye devam etti. Rey de peşinden gitti. Halkalardan birisine geldiklerinde, bekleyen görevli de tıpkı masadaki gibi reverans yaptı. Sylas yine kafasını hafifçe sallayıp, formasyonun içine girdi. Rey de formasyona girince görevli Rey'e tuhaf bir bakış atsa da, Sylas'ın bir şey dememesi üzerine sessiz kaldı ve formasyonu başlattı.
Rey gözlerini tekrar açtığında, giriş katında değillerdi. Aynı kulede, başka bir katın koridorunda bulunan formasyonun içindeydi. Başı hafif dönüyor, midesi bulanıyordu. Bu işten git gide rahatsız olmaya başlamıştı. Koridorda sadece iki oda vardı. İlki koridorun başında, ikincisi sonunda bulunuyordu. Sylas ikinci odaya yönelince kendisi de takip etti.
Oda sadelikten oldukça uzaktı. Kapının tam karşısında kocaman bir masa bulunuyordu. Masanın üzeri evraklarla kaplıydı. Masanın arkasında ise şaheser niteliğinde bir pencere bulunuyordu. Pencerenin işlemeleri o kadar güzeldi ki, bir insan saatlerce sıkılmadan pencereye bakabilirdi. Pencerenin pervazında ise yatak-koltuk karışımı bir şey duruyor ve pencerenin güzelliğini gölgeliyordu. Masanın önünde iki adet tek kişilik koltuk bulunuyordu. Onun haricinde masa boştu.
Sylas, "Keyfine bak." dedikten sonra masanın çekmecesinden bir bileklik çıkarıp kendisine verdi. Rey bilekliği alıp pencerenin pervazındaki koltuğumsu yatağa oturdu. "Bilekliğe kanını damlatman lazım. Sonra senin kimliğini taşıyacak." öğrendiği yeni bilgiyle baş parmağını ısırıp kanatarak bilekliğe sürdü. Bilekliğin üzerindeki küçük kızıl taş hemen kanını emdi. Bunun ardından bilekliği taktı.
Bileklik bakır rengine sahip, üzerinde on boş yıldız yuvası bulunan sade bir bileklikti. Tek ilgi çekici yanı, yıldız yuvalarının hemen ortasında bulunan küçük kızıl taştı.
Bileklik bileğini az miktarda rahatsız etse de fazla takmamaya çalıştı. Bu sırada Sylas kendisine bir broş uzattı. Rey boş boş broşa bakınca açıklamaya başladı. "Bu broş benim temsilcim olduğunun kanıtı olacak. İçerisinde kendisine ait bir uzay boşluğu var. Aynı broştan bende de var. İkisinin uzay boşluğu ortak. Sana vereceğim teknikleri içerisine koyacağım. Şu anda içerisinde iki teknik var. Bunlarda ustalaşınca bana haber ver. Yenilerini veririm. Ayrıca sahiplenmek için kanını damlatmalısın." dedi.
Rey broşu alıp inceledi. Damla şeklinde, üzerine güneş motifi işlenmiş, ayrıca hafiften parıldayan bir broştu. Güneş sembolünün hemen üzerinde iki adet s harfi işlenmişti. Rey kanını damlatıp broşu kazağına taktı. Ardından da Sylas'a bekleyiş içinde bakmaya başladı. Hemen temsilci şeylerini açıklayıp kendisine kalacağı yeri göstermesini istiyordu. Yeni teknikleri hızlıca öğrenmek istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mistik
FantasyRey, amcası olarak gördüğü Yuu tarafından, bir ağacın altında, sadece bir notla beraber terk edilmiş bir halde bulundu. Amcası ile beraber, Ami Krallığında dilencilik yaparak yaşıyordu. Ta ki hırsızlık yaparken köle tüccarlarının eline geçene kadar...