Aradan tamı tamına iki yıl geçmişti. Rey klasik ve rutin bir köle hayatı yaşıyordu. Sabah uyanınca diğer kölelerle birlikte, ortak banyoda yıkanıyordu. Ardından da nehirde kendi elleriyle yıkadığı kıyafetlerini giyiyor ve sarayın üçüncü katını temizliyordu. Temizlik öğleden sonra bitiyordu. Ardından da köle evine sekiz yüz metre uzakta bulunan nehirden yüzer kova su çekiyordu. İşi bitince diğer kölelerle beraber, bir parça ekmek ve sudan oluşan yemeklerini yiyor ve yatıyorlardı. Bir yılda hiç kimse kendisiyle arkadaş olmamış veya konuşmamıştı. Mai teyzesi hariçti tabii ki. İlk başlarda ne kadar onu sevmese de, Mai teyzesi kendisini çocuğuymuş gibi büyütüyor ve koruyup kolluyordu.
Genç prens Kaira'da ne zaman kendisini görse, tanımıyormuş gibi yanından geçip gidiyordu. İki yıl boyunca genç prensten bir haber almamıştı. Alacağına da inanmıyordu. Burada bulunan her kölenin kendilerine has gözleri vardı. Görünüşe göre Kaira, özel gözlere kafayı takmış birisiydi. Gözü normal bir biçime veya renge sahip olmayan bütün köleleri satın alıyor, ardından özel bir göze sahip olmadıkları için onları buraya atıyordu. Saraydakiler onlara, göz köleleri diye sesleniyordu.
Yine rutin bir günün sabahında kalktı Rey. Ardından da uyuşuk hareketlerle beraber ortak banyoya gitti. Soğuk suyun altında hızlıca duşunu aldıktan sonra odasına yönelip bir yıldır giydiği paçavralardan giyindi. Ardından da saraya gitti. Klasik bir gündü ve o yine üçüncü katı temizliyordu. Her yeri sildikten sonra, su taşımaya gidecekti ki, bir tabloyu silmeyi unuttuğunu fark ederek geri döndü.
Büyüdüğü Ame Krallığının portresini her zamanki gibi titizce temizliyordu. İşinin bittiğine kanaat getirince tabloya bakarak uzaklaşmaya başladı. Tam bu sırada geriye doğru yürüdüğü için görmediği heykele çarptı. Heykeli tutmak için ani bir refleks gösterdiğinde, heykelin düşmediğini fark etti. Şeytan kafası heykelinin bir boynuzu ters dönmüştü. Bu sırada çok sevdiği tabloda duvarda yana doğru kaydı ve gizli bir koridorun girişini gözler önüne serdi.
Rey, ilk başta bunu hiç yaşanmamış var sayıp gitmeyi düşünse de, bütün benliği, gizli koridorda kendisine ait bir parçası olduğunu bağırıyordu. Sanki kolunu kesmişler ve ardından da bu gizli koridora saklamışlar gibiydi. Bir kaç dakika durup düşündükten sonra, kaybedecek hiçbir şeyi olmadığını fark etti ve gizli koridora girdi.
Duvarların arasına oyulmuş bir mağara gibiydi. içeriye girmesiyle girişin kapanması da bir olmuştu. İki yöne ayrılan koridorda sağa doğru döndü ve yürümeye başladı. Karanlık koridorda bir süre ilerledikten sonra aşağıya doğru inen bir merdiven yoluna çıktı. Neredeyse yarım saattir, aralıksız bir şekilde merdivenlerden inmeye devam etti.
Merdivenlerin bitiminde bir koridor falan yoktu. Merdivenler biter bitmez karşısına dev gibi bir kapı çıkmıştı. İyice inceleyince kapının bir kanadında melek, bir kanında da şeytan resminin motiflendiğini fark etti. Kapının tokmağının olması gereken yerde, el şeklinde bir oyma vardı. Elini oymaya yerleştirdiğinde ilk başta hiçbir şey olmadı. Ardından avucunda bir acı hissetti. Elini hızlıca geri çektiğinde, el oymasının ortasından çıkan ufak bir bıçağın elini kestiğini fark etti.
Bir süre bir şeyler olmasını bekledi, hiçbir şey olmayınca da geri dönme kararı aldı. Tam o sırada, kapıdan bir homurtu sesi geldi ve ardından da sonuna kadar açıldı. Rey, homurtu sesini kendi kendine hayal ettiğini düşündü ve açılan kapıdan içeriye girdi.
Oda ufacıcıktı. Duvarların her tarafında raflar vardı. Yine de gördükleri kendisini fazlasıyla şaşırttı. Raflarda kitaplar, silahlar, iksirler ve Rey'in ne olduğunu bilmediği bir sürü şey vardı. Bir süre raflardaki şeylere hayranlıkla baktıktan sonra, odanın ortasında bulunan masayı fark etti. Masanın üzerine tuhaf semboller işlenmişti ve dantianı uyanmayan Rey'in bile hissedebildiği uğursuz bir enerji yayıyordu. Masanın üzerinde kalın bir kitap duruyordu. Kitabın etrafındaysa altı küçük boncuk duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mistik
FantasyRey, amcası olarak gördüğü Yuu tarafından, bir ağacın altında, sadece bir notla beraber terk edilmiş bir halde bulundu. Amcası ile beraber, Ami Krallığında dilencilik yaparak yaşıyordu. Ta ki hırsızlık yaparken köle tüccarlarının eline geçene kadar...