Rey yine Hana'nın ruh boşluğundaydı. Yaklaşık iki saattir hiç konuşmamışlardı. Sadece birbirlerini izliyorlardı. Sonunda sessizliği bozan Hana oldu. "Rey, artık buradan gitme vaktimiz geldi. Bu rutinin içerisinde gelişimine tam olarak odaklanamıyoruz." Buradan kurtulmak derken? Rey hiçbir şey anlamadığını belli eden bakışlarla Hana'ya bakmayı sürdürdü. "Ruh boşluğundan mı çıkacağız usta?" Hana sıkkın bir nefes verdi. "Hayır Rey, bu krallıktan kaçacağız." Rey duyduğu şeyle heyecanlandı. Ancak şuan da böyle bir şey yapamayacağını da biliyordu. "Üzgünüm usta, ama şu anda kaçamam. Mai teyzeye kızını kurtaracağıma dair söz verdim."
Hana bunu duyunca alaycı bir ifade takındı. "Başka bir kölenin kızını neden kurtaracakmışsın Rey. Daha doğru düzgün bir teknik bile bilmiyorken, onu kurtarmayı nasıl düşünüyorsun. Dantianını uyandırdığını anladıkları anda seni de o kızın yanına yollayacaklardır. O zaman da kurtaracak hiç bir şeyin olmayacak. Vazgeç, bunun için yeterince güçlü değilsin."
Rey duydukları karşısında şaşırdı. Ancak şaşırmaktan daha çok, uzun süredir hissetmediği bir duygu vücuduna akın etmişti. Sinir ve öfke. Yeterince güçlü olmadığını kendisi de biliyordu. Muhtemelen dantianı uyanan hemen hemen herkes, şu anki haliyle kendisini kolayca öldürebilirdi. Yine de tüm bu sebeplere rağmen Sakura'yı kurtaracağına dair çoktan bir karar vermişti. Kendisi gibi olan birisini öylece ortada bırakmayacaktı.
"Şu anki halimin haddinden fazla güçsüz olduğunu biliyorum usta. Bu sözün haddimi ve benim sınırlarımı da aştığını biliyorum. Ancak çoktan sözümü verdim ve bana yapılanların aksine ben sözümün arkasında durmak istiyorum. Bu senin sorunun olmasa da bana yardım eder misin usta?"
Rey'in kararlılıkla bunları söylediğini duyunca, Hana'yı istemsiz bir gülümseme aldı. "Sen benim öğrencimsin Rey. Bu yüzden senin sorunun, benim de sorunum. Sana üç teknik öğreteceğim. Bunları düzgün kullanırsan kızı kurtarabilirsin. Ancak öncelikle bana bir söz vermelisin.
"Ne sözü usta?" Hana bir anda ciddileşti. Rey artık Hana'nın ani duygu değişimlerine alışmıştı. "Eğer tehlikeli bir durumda kalırsan anında kaçacaksın." Rey de ustası gibi ciddi bir hale büründü. "Usta, şu anda Cayo gezegenindeki en güçlü krallıktayız. Üstelik bir köle olarak, nerede olduğunu bile bilmediğim birisini kurtarmaya çalışacağım. Yani ölmezsem iyi diyebilirim. O yüzden bu sözü veremem."
Hana bütün ciddiyetini kaybederek sesli bir şekilde gülmeye başladı. Rey biraz saftı ama anlaşılan içerisinde bulunduğu durumu anlayabilecek zekaya sahipti. "Senin dediğin gibi olsun bakalım. Sana vereceğim üç tekniği maksimum bir hafta içerisinde öğrenmelisin Rey. Bir hafta sonra o kızı kurtarmış olsan da olmasan da kaçacağız. Bu konuda itiraz etme hakkı tanımıyorum." dedikten sonra Rey'in ne cevap vereceğini merak ederek bekledi.
"Elimden geleni yapacağım usta." dışından bunu söyleyen Rey, içerisinden de enerjiye bu teknikleri çabucak öğrenebilmek için yalvarıyordu.
Hana, elini Rey'in alnına koyarak teknikleri zihnine yerleştirdi. Rey, hiç vakit kaybetmeden lotus pozisyonuna geçti ve zihninde gezinen yeni tekniklere bakmaya başladı.
İlk tekniğin ismi, Işık Tanrıçasının Adımlarıydı. Adından da anlaşıldığı gibi ışık ve hava elementine dayalı bir teknikti. Üç aşamadan oluşuyordu.
Hazırlık aşamasında hava elementi bedende gezdirilerek, Hücreler beslendiriliyor ve beden olabildiğince hafifletiliyordu. Ardından hava elementiyle beslendirilen hücreler bu sefer de ışık elementiyle beslendiriliyordu. Böylece beden tekniğe hazırlanıyordu.
Geri kalan aşamalarda tekniğin ayak oyunları öğreniliyordu. Toplam yüz sekiz ayak hareketinden oluşan ayak oyununun birinci aşamasına geçebilmek için otuz sekiz ayak oyununu kusursuz bir şekilde gerçekleştirmesi gerekiyordu. Buna rağmen ilk aşamanın verdiği hız paha biçilemezdi. Tek adımında beş adımlık mesafeyi kat edebilecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mistik
FantasyRey, amcası olarak gördüğü Yuu tarafından, bir ağacın altında, sadece bir notla beraber terk edilmiş bir halde bulundu. Amcası ile beraber, Ami Krallığında dilencilik yaparak yaşıyordu. Ta ki hırsızlık yaparken köle tüccarlarının eline geçene kadar...