Ruh boşluğundan çıktığında, Seth ve Hars'ın evde olmadığını doğrulayıp duşa girdi. Araf'ın Nefesi güçlü bir yetişim tekniği olsa da, bu tekniğe yeni sahip olan Rey, hiç bir şeyi tam olarak hissedemiyordu. Daha doğrusu hissettiği her şey bir zıtlık, bir arada kalmışlık içerisindeydi. Ne duş esnasında suyun sıcaklığını algılayabilmiş, ne de yediklerinin tatlarını almıştı.
Üstelik kalbi, tekniğe sahip olduğu andan beri bir kaç dakikada bir etrafa soğukluk yayıyordu. Gerçi o anda Rey buna şükrediyordu. Bütün bu arada kalmış hissiyatlarının arasında, sadece yayılan soğuğu net bir şekilde hissedebiliyordu ve bu da o anda akli dengesini korumak için en çok işine yarayan şeydi. Kalbinin eden bu soğuğu yaydığını ya da bu soğuğun kaynağının ne olduğunu bilmiyordu. Ancak dürüst olalım, Rey neyi biliyordu ki?
Arada kalan düşüncelerinin arasında öne çıkan düşünce ise bugünün buluşma günü olduğuydu. Uzun bir zaman sonra özenle giyinip kuşanmış bir şekilde evinden çıktı ve Sylas'ın yanına doğru yol aldı. Lara ve Leo'yla arenanın önünde buluşacaklarını belirlemişlerdi ancak sorun şuydu ki, Rey buraya gözleri sımsıkı kapalı bir şekilde uçarak gelmişti. Arenayı bırakın, o şehrin ne tarafta kaldığını bile bilmiyordu.
Sylas'ı şaşırtıcı bir şekilde evinde değil, müdür odasında evrak işlerine boğulmuş bir şekilde buldu. Artık müdürlük görevlerini yerine getireceğini söylese de, gerçekten böyle bir şey yapacağını düşünmemişti. Üstelik o sözün üzerine kaç kere Sylas'ı aramak için buraya gelmiş ve bulamayınca evine gitmişti.
Sylas, dışarıdan evrak işlerine gömülmüş gibi görünsede, iki ay önce ikizler burcu hakkında detaylı bilgi aramaya giden sin bu sabahın erken saatlerinde dönmüştü. Bulduğu her bilgiyi yazıya dökmüştü ve şu anda Sylas'ın okumak zorunda olduğu yüzlerce kağıt masasında bekliyordu. Şu ana kadar evrakların yarısını okusa da neyin doğru, neyin yanlış olduğunu bilmiyordu. Her şey efsanelerden, mitlerden, eskilerden gelen öykülerden ve dedikodulardan ibaretti. Bu kağıtlardaki hiç bir bilginin kesinliği yoktu.
Rey'in odaya girmesiyle suç üstü yakalanan bir çocuk gibi saçmalayan Sylas, o anda oldukça komik görünüyordu. Neyse ki Rey onun evrak belgelerine daldığını düşünüyordu ancak dürüst olalım, en tembel müdür ünvanı Sylas'a boşuna verilmemişti.
Neyse ki Sylas'ın Rey'i başından savması uzun sürmemişti. Rey Sylas'tan aldığı bilgiler doğrultusunda sarı kulenin alt katına dönüp şehre giden portala bindi. Portalın çıktığı yer şehrin tam merkezinde bulunuyordu. Büyük bir binanın içerisindeydi. Etrafı ise tamamen portallar kaplıyordu. Portallar binası olarak da bilinen bu bina, adından da anlaşılabileceği üzere bütün okullara portallar ile bağlıydı. Rey çok oyalanmadan binadan çıkarak insanlara sora sora arenanın yolunu tuttu.
*Aynı zamanda arena'nın önü*
Yukarıdan gelen hızlı bir ateş bazlı saldırı, lacivert saçları ve çoğu kadının kıskanacağı bir güzelliği olan kızı hedefliyordu. Kız ise kendisine saldıran adamları umursamadan saçlarından yayılan tuhaf bir ışıltının arasında, saatlerdir yaptığı gibi öylece bekliyordu. Ateş bazlı teknik, kızın etrafındaki hafif parıltının bir anlık sertleşmesiyle hiç bir hasar veremeden kaybolmuştu.
"Daha fazla saldırın, bu tuhaf tekniğin bile bir sınırı olmalı!" Gökdelen Demirciler okulunun on kişilik öğrenci grubunun lideri olan sarışın çocuk hiddetle bağırdı. Müdüre Azgert, okul yılının başında bütün öğrencilere bir görev sunmuştu. Şehirdeki üç enerji çocuğunun herhangi birisinin saçından bir demet getirmek olan bu görevin ödülü, bizzat kişinin isteğine bağlı olarak Azgert'in yapacağı bir silahtı. Azgert'in son bin yılın en iyi demircisi olması ve vaad edilen ödül, elbette ki öğrencilerin dikkatini çekmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mistik
FantasyRey, amcası olarak gördüğü Yuu tarafından, bir ağacın altında, sadece bir notla beraber terk edilmiş bir halde bulundu. Amcası ile beraber, Ami Krallığında dilencilik yaparak yaşıyordu. Ta ki hırsızlık yaparken köle tüccarlarının eline geçene kadar...