Normal şartlarda asla tam olarak gece veya tam olarak gündüz olmayan Alaca ormanının sonlarında, ilk kez gece tam olarak çökebilmişti. Gökyüzünde ay hilal şeklinde parıldarken, ormanın içerisinde siyahlara bürünmüş bir çocuk da hilal şeklindeki gözleriyle aya bakıyordu. Çocuk etrafına yoğun bir habis aura yayıyordu. Bu aura, yüzyıllarca habis bir şekilde yaşayan ve karanlık elementinde tam dao kavrayışı aşamasına ulaşmış birisinin bile yayamayacağı bir auraydı.
Aurası ormanın yarısını kaplıyor ve içerisindeki her türlü yaşamı yok ediyordu. Aurayı hisseden yaratıklar ise son güçleriyle auranın kaynağından uzaklaşıyorlardı. Çocuk ise yaydığı auranın farkında bile değildi. Her şeyden habersiz gibi, özlem dolu gözlerle aya bakıyordu.
Çocuk, Rey'di ancak tam olarak Rey değildi. Rey zihni arasındaki karmaşaya hapsolmuşken, bedendeki Rey, bütün gerçek anılara sahipti. Rey'in bu parçası ruhunun ve zihninin en derinlerine hapsolmuş olan parçasıydı. Karanlığın anlık olarak serbest kalması, zihnini etkilemiş ve anıları bir karmaşaya sokmuştu. Rey'in bu parçası ise bu fırsattan yararlanarak gün yüzüne çıkmıştı.
Bedendeki zamanı fazla değildi ancak kendisi için yeterliydi. Rey zihnindeki karmaşayı çözdüğü anda bu parçası da yeniden en derinlere hapsolacaktı.
Ne var ki bu parçası, Rey'in asıl formuydu. Anıları değiştirilmemiş, gerçek benliğini bilen parçasıydı. Ay'a bakarken, gözlerindeki hüzün oldukça belirgindi. Hana ve Tempus ise bulundukları yerden gerçekleşen olaylara bakıyorlardı. Hana oldukça endişeliyken, Tempus oldukça mutluydu. Sahip olduğu heyecanı tutamıyor, ruh aynasının içerisinde dans ediyordu. Yatağında baygın olan zihnin bile yüzünde belirgin bir gülümseme oluşmuştu.
Çocuk aya bakmayı kestiğinde, az önce bir hiçmişçesine yok ettiği Dullahandan geriye kalan çekirdeği aldı ve ruh boşluğuna gönderdi. Her ne kadar Rey'in gerçek benliği olsa da, şu andaki halinin ihtiyacı olan şeyleri biliyordu. Ne de olsa hapsolduğu yerden her zaman şu anda yaşadığı hayatı izlemişti.
Çekirdeği aldıktan sonra, derin bir nefes çekti ve hava elementiyle tuttuğu nefesi akciğerlerinde döndürmeye başladı. Hemen ardından da uçurumdan denize atladı. İncecik çocuk, sanki yüz külçe demirin ağırlığına sahip gibi hızla denizin dibine çökmeye başladı. Bedeninden yayılan karanlık, etrafındaki suyu sürekli araştırıyordu.
Denizin dibine çöktüğünde, karanlık her zamandan hızlı bir şekilde denize yayıldı ve gerçek yan gelişim tekniği için ihtiyacı olan son malzemeyi aramaya başladı. Kısa bir sürenin ardından, karanlık etrafını sardığı şeffaf renkli bir avuç büyüklüğünde olan dalga tohumunu çocuğun eline bıraktı.
Çocuk dalga tohumuna bakmadan direk ruh boşluğuna attı ve etrafındaki karanlığı kontrolü altına geçirerek belinden başlayarak vücudunun altına doğru toplamaya başladı. İşi bittiğinde, belinin altı karanlık elementinden oluşmuş bir kuyrukla kaplanmıştı. Karanlık kuyruğu suyla destekledikten sonra hızla denizin yüzeyine doğru yüzmeye başladı.
Bu tuhaf görüntüyü gören, bir kenarda saklanan üç adet deniz insanı gözlerini ovuşturuyorlar, gördüklerinin gerçekliğini sorguluyorlardı. Aralarından birisi merakına yenilerek hızla tuhaf çocuğun peşinden yüzmeye başladığında, diğerleri de el mahkum önden ilerleyen küçük denizkızının peşine takılmışlardı.
Çocuk denizden çıkarken hızını azaltmamıştı. Karanlıktan kuyruğuyla daha kısa bir süre önce atladığı uçurumun yanındaki kayalıklara düşmek üzereyken, karanlık elementi kuyruk şeklini bozarak çocuğu merkez alan bir top şekline büründü. Top kayalıklara düştüğünde şeklini bozarken, içerisinden hiç hasar görmeyen çocuk gözler önüne serildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mistik
FantasyRey, amcası olarak gördüğü Yuu tarafından, bir ağacın altında, sadece bir notla beraber terk edilmiş bir halde bulundu. Amcası ile beraber, Ami Krallığında dilencilik yaparak yaşıyordu. Ta ki hırsızlık yaparken köle tüccarlarının eline geçene kadar...