Vol - 64

402 44 3
                                    

 Kendi anılarından oluşan bir kasırganın ortasındaydı ancak orada hapis değildi. İstediği anda bu karmaşaya son verebilirdi. Bunu yapmamasının tek nedeni ise bütün bu anıların saklanılan anılar olmasıydı. Zihin sarayını bir kaç kere arasa da bu anıların nerede saklanıldıklarını bulamamıştı. Anıların kendileri ona gelmişken olabildiğince anıya bakmaya, onları hatırlamaya çalışıyordu.

 Yine de bütün anılar acemi bir ressamın soyut tablosu gibiydi. Bakmayı bilmeyenin göremeyeceği, ve ya herkesin kendisine göre bir şeyler anlayacağı türden resimler. Rey ise kesinlikle nasıl bakılacağını bilmiyordu. 

 Kendisine yakın olan anılara tek tek odaklanırken, uzaktaki bir anı dikkatini çekti. Diğer anılardan daha soluktu. Soluk anıya odaklandığında, kendisini daha önce bulunmadığına emin olduğu bir anıda buldu. 

 Bedeni simsiyahtı ve gözleri bulut mavisi ve kan kırmızısı tonunu terk edip tek bir renkte buluşmuşlardı. Soluk bir gri. Göz bebekleri hilal şeklini almış ve karşısındaki insan topluluğuna bakınıyordu. 

 Gerçi, insan buradaki doğru kelime değildi. Yüzleri hariç bütün bedenleri kürkle kaplı, uzun kulakları ve pofuduk kuyrukları olan bir insan benzeri türdü. Titriyorlardı, korku ve panik bedenlerini sarmıştı. 

 Korkularının sebebi sadece Rey değildi. Rey gibi kara bedenli, hilal şeklinde soluk gri gözlü, saçları beyazımsı gri renkli on kişi daha vardı. Rey de dahil olmak üzere, on birinin gözü de, kürklü insanların korumaya çalıştığı bir bebekteydi. 

 Bebek, tuhaftı. Daha doğrusu bir melez. El ve ayak bileklerini kaplayan kürke, pofuduk bir kuyruğa, siyah bir cilde, hilal şeklinde soluk gri gözlere ve grimsi kahve saçlara sahipti. Yeni doğduğu kanla kaplı vücudundan ve onu kucağında taşıyan kadından belliydi. Görüntüsü saatler süren bir doğumdan çıktığını beli ediyordu. 

 Kürklü insanlardan olan kadının ayakta durmasını sağlayan tek şey ise yanı başındaki adamdı. Adamda onlar gibi kara bir cilde ve hilal gözlere sahipti. Korktuğu anlaşılabilse de, ailesi için cesur durmaya çalışıyordu. 

 "Bebeği bize ver Astar." siyahlılardan en büyüğü gibi duran kadın, bebeğin yanındaki adama hitaben konuştu. "Hayır, onu öldüreceksiniz!" Astar konuşamadan kadın acıyla bağırdı. "Melezler türümüzün kurallarına aykırı. Bunu bilerek o bebeği doğurdun." bir başka siyahlının sözleriyle, kadın bebeğine daha sıkı sarıldı. 

 "Bebeğimi sadece melez diye öldüreceksen, onu da öldürmelisin Hesra." Astar kadına hitaben konuşsa da, gözleri Rey'in üzerindeydi. "Onların istisna olduğunu biliyorsun Astar." kadının duygudan yoksun sözleri, Astar'ı gerdi. 

 "Buna kim karar veriyor?" bir daha konuşmaya dalan kadına bu sefer sevdiği cevap verdi. "Kutsal olan." ses tonu acı bir kabullenmenin üzerine yüklediği çaresizliği taşıyordu. "O kim? Lütfen, kutsal olana onu göstermemize izin verin." kadın çaresizlikle konuştu. 

 Gözleri kendi ırkında geziyor, yardım için dileniyordu. Ancak ırkı bir saniye bile ona veya bebeğine bakmıyorlardı. "Kutsal olan bebeğini zaten gördü, ve yaşamasına izin vermedi." Hesra, sözlerinin bitmesiyle beraber ellerini onlara doğru yöneltti. 

 Bu hareketle beraber, kara tenli on bir kişi, bebeğe doğru atıldı. 

 Altı gün süren bir savaşın ardından, kara tenlilerin altısı ölmüştü. Astar son gücüne kadar onlarla savaşmıştı ancak her ne kadar kendi ırkında da güçlü olan birisi olsa da, on bir siyahlıya karşı savaşacak güce sahip değildi. Beş kişi güçlükle bile olsa Astar'ı öldürmeden yakalamayı başarmışlardı.

MistikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin