Vol - 12

879 108 19
                                    

 Rey, Leo ve Lara yemeklerini yedikten sonra dinlendiler. Ertesi gün Rey, diğerleri uyanmadan kalkmıştı. Vücudu hala kötü durumda olsa da en azından artık sızlanmadan hareket edebilecek kadar iyiydi. Tilkilerin kürkünü, kuyruklarını ve kulaklarının hasarsız olduğunu Hana'ya onaylatarak yanına aldı. 

 Dün gece ağacın içini oyarken çıkan odun parçalarını aldı. Narin Dalgaları kullanarak üç adet bardak ve bir adet de sepet oydu. Sepetin içine Mai'den aldığı teknik kitabını ve tilki parçalarını koyduktan sonra, su elementini kullanarak bardakları suyla doldurdu. Su elementine sahip birisi asla susuz kalmaz veya susuzluktan ölmezdi. Ne de olsa kendi enerjilerini kullanarak suyu oluşturabiliyorlardı. Onların tek korkuları açlıktı.

 Diğerleri uyanmadan önce, közleri kalmış alevi canlandırdı. Ardından da dünden kalan etleri basitçe ısıttı. Etler ısınınca geniş yaprakların üzerine yerleştirdi. Leo ve Lara etin kokusuna uyanmışlardı. Uyuşuk bir kahvaltı faslı geçirdiler. Herkes suyunu da içince, Rey bardakları tahta sepete yerleştirdi. Herkes ellerini Rey'in su elementini kullanarak temizledikten sonra yola koyuldular. Zaten toplayacak bir eşyaları olmadığı için tek yapmaları gereken yaktıkları ateşi söndürmekti. 

 Diğerleri ağaçtan çıkınca, Rey ağacın tabanına, 'Rey, Leo ve Lara buradaydı.' yazısını oydu. Bunu yapmak kendisini gülümsetmişti. Resmen özgürlüklerini kanıtlar gibiydi. 

 Öğle vaktine kadar yürüdüler. Sonunda bir şehre ulaşmışlardı. Serap Şehrine. Leo her gördüğü insana, büyülü yaratık parçalarını nerede satabileceğini soruyordu. Aldığı cevap ise sadece aşağılayıcı bakışlardı. İnsanlar aşağılayıcı ve iğrenç bakışlarla kendilerine bakıyorlar, onlardan uzak duruyorlardı. Artık köle mühürleri olmasa bile, giydikleri paçavralardan köle oldukları belliydi. İnsanlar ise bu köle parçalarının burada ne işi olduğunu düşünüyordu. Bu durum üçlünün canını sıkmıştı.

 Saatlerce insanlara büyülü yaratık parçalarını nerede satabileceklerini sordular. Ancak işe yarar hiç bir cevap alamadılar. Defolun gidin buradan, sizin gibi köle parçalarının burada ne işi var, tarzı laflara maruz kalıp duruyorlardı. 

 Sonunda insanlara sormayı bırakarak, kendi başlarına bulmaya karar verdiler. Geçtikleri her dükkanın ismini okusalar da, hiç bir şey bulamamışlardı. Sonunda Lara başka bir şey denemeye karar verdi. Bir dükkana girerek, kasaya ilerledi. Kasanın arkasında, otuzlarında gibi duran bir adam vardı. 

 "Kusura bakmayın efendim, sizi rahatsız ediyoruz ancak bir soru sorabilir miyiz?" Lara bütün saygısını kullanarak konuştu. "Ne soracaksanız sorup defolun, müşterilerimi kaçırıyorsunuz." adamın rahatsız olduğu her halinden belliydi. "Efendimiz bize büyülü yaratık parçalarını satıp gelmemizi emretti. Ancak üç yıldır dışarıya çıkmadığımız için hangi dükkana satacağımızı bilmiyoruz. Mümkünse neresi olduğunu bize söyleyebilir misiniz?" Lara saygıyla eğilerek konuşmasını yaptı. Adam ise bunlar ne biçim köle tarzında aşağılayıcı bir bakış attı. 

 "Kızıl Pullar loncasına satacaksanız. Zaten öyle şeyleri başka alan bir yer de yok. Binası üç sokak aşağıda, görünce tanırsınız. Şimdi defolun gidin, dükkanımın huzurunu bozuyorsunuz." dedi ve onları kovaladı. Lara ise sadece teşekkür etti. Dükkandan çıkıp Kızıl Pullar loncasına doğru giderken hepsinin morali bozulmuştu. İnsanlık denen şeyden hiç kimsede kalmamıştı resmen. 

 On dakikalık bir yürüyüşün ardından, Kızıl Pullar loncasına varmışlardı. Binaya girmeleriyle insanların pis ve aşağılama dolu bakışları kendilerine döndü. Rey hemen satış sorumlusu olan kadının yanına vardı. İnsanların bakışları kendilerini rahatsız ediyordu. "Afedersiniz, biz büyülü yaratık parçası satmak istiyoruz." 

MistikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin