Sylas ertesi gün kendisini uyandırdığında, sonunda turnuvanın başlayacağını düşünmüştü. Ancak onun yerine buraya gelirlerken giydiği giysilerin kopyalarını giyinip, kayıt yapılacak alana gitmişlerdi. Sylas bunun kayıttan ziyade temsilcilerin birbirlerini tanıması ve ustaların atışması için düzenlenen bir etkinlik olduğunu söylemişti.
Yüzündeki memnuniyetsizlikten bu etkinlikten pekte haz etmediği anlaşılabiliyordu. Gün Damlası okulundan gelen herkes hanın önünde toplandığında, şehrin doğusuna doğru ilerlemeye başladılar. Yol boyunca kendileriyle aynı yönde ilerleyen ustalar ve temsilcilere bakarak ilerleyen diğer temsilcilerin aksine, Rey Sylas'ın cübbesine sıkıca tutunmuş, gözlerini yumarak ilerliyordu.
Bunu istediğinden değil, aksine Hana'nın zorlamasıyla yapıyordu. Ruhsal gücü etrafındaki yüz metrelik bir alanı sarmıştı ve sadece ruh algısıyla diğerlerine bakabiliyordu. Hana'nın bunu yaptırmasının sebebi bir turnuvaya ilerliyor olmalarıydı. İnsanlar görünüşleri ve aldatıcı ifadeleriyle gerçek doğalarını ve düşüncelerini saklardı. Ruh algısı ise sadece auralara odaklanırdı. Enerji biçerek ölümsüzlük yolunda ilerleyenleri tanımanın en iyi yoluysa auralarını okumaktı.
Lakin elbette bu genel bilgiye odaklanan sadece Hana değildi. Çoğu usta bunun farkında olarak temsilcilerine aura saklayan bir büyülü hazine veya teknik vermişlerdi. Ustaların arasında ise aurasını saklamayan tek bir kişiyle bile karşılaşmamıştı. Rey'in grubundakilerde istisna değildi. Temsilci broşları aynı zamanda aura saklayan bir büyülü hazineydi.
Gidecekleri yere vardıklarında gözlerini açtı. Basitçe devasa bir çay bahçesindelerdi. Girişte bekleyen üç çadırda kayıt yaptırdıktan sonra bahçeye giriyorlardı. Devasa sıraya bakıp gözlerini devirirken aynı hareketi sergileyen Sylas'ı gören Ryo tembellikleriyle dalga geçmeyi ihmal etmedi. Eh, üzüm üzüme bakarak karardı.
Bir kaç saat süren sıra sonunda onlara geldiğinde sıkıntıdan uyumak üzereydi. "Adınız?" kayıt görevlisinin otomatlatmış sorusuna hitaben, "Rey." diye cevapladı. "Soyadınız?" derin bir iç çekip "Yok." dedi. Kadın soyadı kısmına kırmızı bir çizgi çekerken, "Temsil ettiğiniz usta?" diye sordu. "Sylas Xerta." aldığı cevapla beraber kadın ilk kez Rey'i inceledi. Gözlerindeki şüpheli bakış belliydi ancak hemen arkasında duran Sylas'ı görünce hızlıca kayboldu. "Kanınızı kesip kağıda damlatın." masada duran bıçağa uzanmak yerine su hançeriyle parmağını kesip bilgilerinin olduğu kağıtta gösterilen yere kanını damlattı. Kağıt kanını emerken statlarıda kağıt üzerinde ortaya çıkmıştı. Kadın kendisine kağıdın bir kopyasını verip Sylas'a geçti.
Diğerleri de kayıtlarını yaptırdığında ustaların eşliğinde çay bahçesine girdiler. Bahçeye girmeleriyle beraber her bir usta başka yerlere dağıldı. Rey Sylas'ın peşine takıldığında, Ryo'da onlara katılmak istese de Kalse'nin sözleriyle onun peşine takıldı.
Bahçe aşırı derecede büyük olmasıyla beraber, üç yüzden fazla çardağı barındırıyordu. Sylas'ın önderliğinde, sonlarda kalan bir çardağa geldiklerinde yüzünde bir gülümseme belirdi. Her zamanki gibi ender güzelliğini ve soğuk ifadesini koruyan Noe'nin yanında, şık bir şekilde turuncu-sarı giysilere bürünmüş Leo duruyordu. Derek her zamanki gibi neşeli ifadesine rağmen simyacı cübbesinden vazgeçmemişti. Hemen yanında oturan Lara'ysa lacivert ve siyah tonlarındaki kısa bir elbise ve evren gibi süslenmiş bir simyacı cübbesi giymişti.
Sylas'ın kendisini eski arkadaşlarının yanına atmasıyla kendisi de Leo'yla Lara'nın arasında yerini aldı. "İkizin nerede?" Lara'nın direk konuya girmesine şaşırmadan durumu açıklayıp kendi ustasıyla gittiğini söyledi. "Temsilcileri gördün mü?" Leo'nun sorusuyla kaşlarını çatıp, "Her yerde değiller mi zaten?" diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mistik
FantasyRey, amcası olarak gördüğü Yuu tarafından, bir ağacın altında, sadece bir notla beraber terk edilmiş bir halde bulundu. Amcası ile beraber, Ami Krallığında dilencilik yaparak yaşıyordu. Ta ki hırsızlık yaparken köle tüccarlarının eline geçene kadar...