Vaktini bilmediği bir süre boyunca tek yaptığı karanlıkta yürümekti. Başlarda çığrınmış, ağlamış, yardım dilemişti ama anladığı kadarıyla bu karanlıkta olan tek kişi kendisiydi. Aslında garip bir şekilde yalnız olmadığını biliyordu, aynı zamanda da yalnızdı. Kendisi haricinde karanlıkta bağıran birisi daha vardı. Çok uzun bir süre boyunca ona seslenmiş, ancak cevap alamamıştı. Şimdi ise bir umut o kişiyi bulabilmek için karanlıkta yürüyordu.
Enerji bu karanlıkta da vardı. Aslında garip bir şekilde bu karanlığın kendisi enerjiydi. Nerede olduğunu uzun uzadıya düşünmüştü. Varabildiği tek sonuç ise Mai teyzesinin kendisine söyledikleriydi. Enerjinin çocuklarının asıl özelliklerinin üçüncü seviye oldukları zaman ortaya çıktığını söylemişti. Bayılmadan önce duyduğu garip ses de kendisine, "Sonunda, günaydın çocuğum." demişti. Garip bir şekilde o sesin enerjinin kendisine ait olduğunu biliyordu.
Bu yüzden de ahım şahım bir paniğe kapılmamıştı. Anladığı kadarıyla enerjinin içerisindeydi. Yine de bu durumu anlaması korkmasına engel değildi. Panik yapmıyordu belki ama, Rey kendisini bildi bileli karanlıktan ölümüne korkuyordu. Delirmemek için sürekli mantıklı bir şeyler düşünüyor, hatıralarına dalıyordu. Ancak arada bir gaipten gelen seslerin kendisini çağırdığını hissediyor, karanlık onu yutuyormuş gibi bir hissiyata kapılıyordu. Kısa bir süre daha burada kalırsa delireceğinden emindi.
Sonunda yürümekten yorgun düştüğünde yere yığıldı. Karanlık üzerine üzerine geliyormuş gibi hissedince, hızlıca gözlerini kapattı. Dış dünyada bir hatanın geçip geçmediğini bilmiyordu. Delirmemek için elinde kalan son seçeneği kullandı ve lotus pozisyonuna geçti. Narin Dalgalar tekniğine son bir kez daha göz attıktan sonra, tekniğe çalışmaya başladı. Bedenindeki bütün hücrelerini su elementiyle beslemesi kısa sürmüştü. Zaten hava elementiyle hücreleri beslendiği için tekniğin ilk aşamasına geçti.
Parmak uçlarından üç milimetrelik sudan oluşan ipler çıkarmaya çalışıyordu. Ancak su her seferinde bütün avucundan çıkıveriyordu. Her türlü yolu denedi ancak bir türlü başaramadı. Nerede yanlış yaptığını düşünürken, sorunu sonunda bulmuştu. Rey suyu bir anda çıkarıyordu. Üzerinde hakimiyet kurmadan, bir anda salıyordu.
Başka bir şey denemek için kalbinin üzerinde bulunan su elementinin mührüne odaklandı. Su hala orada, vücudunun her bir zerresinde bulunuyordu. Rey de suya odaklanmaya başladı. Durgun halde bulunan suyu, yavaş yavaş kendi vücudunda hareket ettirmeye başladı. Bu hücrelerde gezdirmekten farklı ve daha zordu. Bir süre sonra başarısız olunca suyun üzerine düşünmeye başladı.
Suyun kendi yapısı durgundu. Dıştan bir etki olmadığı sürece de asla saldırganlaşmıyordu. Aynı zamanda su akışkandı da. Her şeye uyum sağlıyor, kendisine gösterilen yolda sorun çıkarmadan ilerliyordu. Rey sonunda yapması gereken şeyi anlamıştı. Vücudunda gezinen suya, enerjiyle oluşturduğu yollar çizmeye başladı. Bu enerji yolları üç milimetre genişliğindeydi. Kalbinin çevresinden başlayan on enerji yolu oluşturdu. Üç milimetrelik bu yolların her birinin ucu, Rey'in birer parmak ucunda bitiyordu.
Sonunda su üç milimetre kalınlığında parmak uçlarından çıkmaya başladı. Bir süre bunu tekrar ve tekrar yapan Rey, sonunda alıştığından emin olunca, parmak uçlarından çıkan suların etrafını teker teker havayla sarmaya başladı. Bunu da tekrar ve tekrar yapmış, sonunda alışmıştı. Narin Dalgaların her biri parmak uçlarından çıkıyordu. Rey de enerjisiyle Narin Dalgaları kontrol etmeye başladı. Ne kadar süre bununla uğraştığını bilmese de, sonunda Narin Dalgaların her birini istediği gibi kontrol edebiliyordu.
Narin Dalgaların sınırını da öğrenmişti. En fazla on metre kadar uzağa erişebiliyordu. Daha ötesine ulaşamıyordu. Saatlerce Narin Dalgaları kullanıp, bunda da ustalaştığına emin olduğunda, üçüncü tekniğe geçmeye karar verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mistik
FantasyRey, amcası olarak gördüğü Yuu tarafından, bir ağacın altında, sadece bir notla beraber terk edilmiş bir halde bulundu. Amcası ile beraber, Ami Krallığında dilencilik yaparak yaşıyordu. Ta ki hırsızlık yaparken köle tüccarlarının eline geçene kadar...