Vol - 45

650 58 4
                                    

*Bundan sonra bu bölümde olduğu gibi uyarıda bulunmayacağım. Bu hikaye light-novel ve bl kategorilerindedir. Yani içerisinde bolca kan, dehşet bazen de cinsel olaylar bulunacaktır. Zaten hikayeyi genç yetişkin kategorisine aldım. Mideniz hassassa ve bu tarz şeyleri sevmiyorsanız bu hikayeyi okumanızı önermiyorum. Bunu bu kadar geç açıkladığım için üzgünüm. İyi okumalar dilerim.*

*Bu bölümde, taciz ve tecavüz içerikleri bulunmaktadır. Mideniz hassassa veya böyle şeyleri sevmiyorsanız belirtilen yeri okumamanızı tavsiye ederim.* 

"Rey'in başka bir görevi var mı?" genç prensin sorusuna karşılık Mia duraksamadan yanıtladı. "Her gün nehirden yüz kova su taşıma görevi var efendim." Mia'nın cevabına karşılık bir anlığına gözü parlayan Kaira, çoktan düşüncelere dalmıştı. Olabilir miydi? Sonunda uyanmış mıydı? Kaira ilgisiz görünse de bütün göz kölelerinin geçmişlerini ezbere biliyordu. Rey denen çocuk Ame Krallığındandı ve ormanlarda büyümüştü. Belki de buraya geldiğinden beri yağmurdan uzak kalması ve bir anda yağmur görmesi onu uyandırmış olabilirdi. Sonuçta nehrin yolunu çok iyi biliyordu. Buradan oraya gidebilmek için ormanı geçmek gerekiyordu. 

 Bir yandan düşünceleriyle boğuşurken, bir yandan da yanındaki muhafızları geriye gönderdi ve tek başına ormana girdi. Eğer uyanış geçiriyorsa ve korkarsa uyanışı yarım kalırdı ve oluşmayan dantianı sakat kalırdı. Enerji çocuğu olup olmamasının hiçbir önemi kalmazdı. Geriye sadece garip göz rengine sahip bir çocuk kalırdı. Bunu riske atamazdı. 

 Son derece dikkatli ve sessiz adımlarla ormanı karış karış gezmeye başladı. Bir kaç saatin ardından tam geri dönmek üzereyken sonunda çocuğu gördü. Hala devam eden yağmurun altındaki bir ağacın dalına tünemiş uyuyordu. Bu duruma sinir olunca hızla çocuğun bulunduğu ağaca tırmandı. Tam çocuğun bir kaç dal aşağısındayken, gördüğü manzara dilinin tutulmasına sebep oldu. 

 Yağmur damlaları çocuğun etrafında, oldukça sakin bir şekilde dönüyorlardı. Çocuğa fazla yaklaşan damlalar ise anında buz tutuyordu. Çocuğun üzerindeki paçavralar, bütün derisini kaplayıp normalde hastalıklı bir beyaz olan teninini bronza çeviren yapışık kir, kısacık, çamura bulanmış saçları, etrafındaki bu görsel şölene tam olarak aykırıydı. Ancak doğa bunu umursamıyordu. 

 Ay ışığı çocuğun tam üzerine düşüyor, etrafındaki donan yağmur damlalarında sekerek etrafa elmasımsı bir ışıltı yayıyordu. Çocuğun uyuduğu dalın başında ise bir yılan vardı. Ağzı sonuna kadar açıktı ve çocukla arasında yarım metre bile yoktu. Ancak bunun bir önemi de yoktu. Yılan donarak buzdan bir heykele dönüşmüştü. 

 Bir süre olduğu yerde durup çocuğun sunduğu bu görsel şöleni izledi. Sonunda aradığını bulduğunu düşünüyordu. Enerjiyi hissedemeyen, doğuştan sakat olan insanları iyileştirebildiği söylenen bir efsane vardı. Bu efsaneyi duyduğundan beri enerji çocuklarının peşlerine takılmıştı. 

 Enerji çocukları, kendi aralarında klaslardı. Hiç biri bir diğerinden üstün olamazdı. Çeşit çeşit özellikleri olduğu ve gerçekten de enerjiyle aralarında bir bağ kurarak doğdukları bir gerçekti. Normal insanlardan bir adım öndelerdi ancak bir enerji çocuğu bir diğerinden güçlü olamazdı. En azından efsaneler böyleydi. Ancak aralarında bir istisna vardı, her zamanki gibi. 

 Enerji çocuklarının bininden biri, aynı zamanda bir elementin kutsamasıyla doğardı. Bu kutsamalı enerji çocuğunun masumiyetini çalan varlık, kutsamalı enerji çocuğunun bütün özelliklerini de çalardı. Enerji çocuğu sıradan bir insana dönerdi ve en fazla üç yıl içerisinde de enerjiden uzak kalan bedeni ölürdü. Masumiyetini çalan kişi ise bir enerji çocuğuna dönüşür ve çocuğu kutsayan elementin tam kutsamasına sahip olurdu. 

MistikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin