Y.N: Bu bölüm biraz hızlı olabilir çünkü bu kısımdan sıkıldım. Hızlıca geçmek istiyorum.
Rey bayılalı koskoca dört yıl olmuştu. Dış dünyada sadece bir yıl geçmişti. Ancak geçen her gün, Hana daha fazla umutsuzluğa kapılıyordu. Zamanında simyacılıkla uğraşmadığı için kendisine sövüyordu. Denemediği şifa tekniği kalmamıştı. Ancak öğrencisinden tık yoktu.
Ruh boşluğunda yine sıradan bir gündü. Hana günlük rutini haline gelen Rey'i yıkama ve besleme işini yapmış. Daha sonra da Rey'e yakın olan bir noktada meditasyona girerek kendi gelişimine devam etmişti.
Bu sırada Birden ruh boşluğundaki bütün enerjinin Rey'in bedenine doğru ilerlediğini fark etti. Hana hızla meditasyondan çıkarak Rey'in yanına vardı. Enerji direk olarak Rey'in saçına ve gözlerine giriyordu. Hana kendisini sakin kalmaya zorlayarak beklemeye başladı. Ruh boşluğundaki bütün enerji Rey'in bedenine girdiğinde, kısa bir süreliğine her şey duruldu.
Rey yavaşça sızlanarak gözlerini açtı. Nerede olduğunu anlamlandırmaya çalışırken, dört yılın sonunda gözlerine hücum eden ışık kendisini neredeyse kör edecekti. Hana hızla Rey'in yanına varıp doğrulmasına yardımcı oldu.
Rey bir süre sonra kendisine geldiğinde ve gözleri ışığa alıştığında, ilk gördüğü şey merakla kendisine bakan Hana olmuştu. "Merhaba usta." gayet sakin bir ses tonuyla konuşurken, Hana bir anda Rey'in yüzüne sert bir tokat geçirdi. "Merhaba ustaymış. Ukala velet." ardından da anında ruh hali değişirken Rey'e sarılmamak için kendisini zor tuttu. Çocuğa değer veriyor olduğu bir gerçekti, ancak çocuğun bunu öğrenmesinin gerekli olduğundan emin değildi.
Hana, Rey'i neler olduğuna dair sorguya çektiğinde, Rey enerjiyle alakalı olan şeyleri atlayarak geriye kalan bütün detayları ustasına anlattı.
"Peki neden bir anda sekizinci seviyeye çıktın. Kendini öldürmeye mi çalışıyorsun sen?" Rey ustasının ne demek istediğini anlayamamıştı. Hana kendisine saf saf bakan öğrencisini görünce kısa bir açıklama yaptı.
"Bedenin bir seviyeye alışmadan diğer seviyeye atlarsan, bu durum bedenine ölümcül bir yük biriktirir." dediğinde Rey şaşırdı. "Usta, nasıl bildiğimi bilmiyorum, ancak o karanlıkta ikizimin sekizinci seviyeye ulaştığını öğrendim. İçimden bir hissiyatta hızla ikizime yetişmem gerektiğini söyleyince sekizinci seviyeye ulaşmak zorunda hissettim." Hana şimdi olayı anlamıştı.
"Hayat çarkı." neredeyse fısıltı gibi bir sesle bunu söylendiğinde, Rey kendisi duymamış gibi yaptı. Ayağa kalkıp yürümeye çalıştığında, attığı ikinci adımda yeri boyladı.
Eskiden hafiften çarpık olan bacaklarının şimdi gayet düzgün bir şekle sahip olduğunu fark etti. Ayrıca ayağına kadar uzanan saçlarına, ayakları dolanıyordu. Ellerini saçlarından geçirmek istediğinde, eskiden boğum boğum olan parmaklarının, şimdi uzun ince ve düzgün bir yapıya sahip olduğunu fark etti.
"Usta, buralarda bir ayna var mı acaba?" dediğinde, ustası evet anlamında kafasını salladı. "Sarayın ilk katında var." Rey hızla ayağa kalktığında, bir kez daha yeri boyladı. Hana'nın yardımıyla ayağa kalkmayı başardığında bile, saraya varana kadar sürekli olarak düşüp durmuş, ya da yalpalamıştı. Sonunda sarayın içerisindeki aynanın karşısına vardığında, büyük bir şok geçirdi.
Aynadaki kişinin kendisiyle neredeyse hiçbir benzerliği yoktu. Hastalıklı cildi, beyazın sağlıklı bir tonuna kavuşmuştu. Beyaza yakın grimsi saçları ayaklarına kadar ulaşıyordu. Vücudunda her hangi bir yara veya sivilce de bulamamıştı. Cildi pürüzsüzdü. Eskiden yumuşak hatlara sahip olan vücudu, şu anda keskin hatlarıyla ön plana çıkıyordu. Boyu en az on santim uzamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mistik
FantasyRey, amcası olarak gördüğü Yuu tarafından, bir ağacın altında, sadece bir notla beraber terk edilmiş bir halde bulundu. Amcası ile beraber, Ami Krallığında dilencilik yaparak yaşıyordu. Ta ki hırsızlık yaparken köle tüccarlarının eline geçene kadar...