4. test alanına girmesiyle, etrafını anında yoğun sis kapladı. Burnunun ucunu bile göremezken, bir anda bulunduğu yer değişti.
Etrafı kayalıklarla kaplı bir alandı. Kayalık alan bir yuvarlak şeklindeydi. Bir çukurun dibinde bulunuyordu. Çukurun etrafı ise keskin yamaçlarla kaplıydı. Çukurun üstü sık bir ormanla kaplıydı ve şıkır şıkır yağmur yağıyordu.
"Hayır, hayır. Neden?" Rey panik içerisinde sık nefesler almaya başladı. Kayalıkta taze kandan izler vardı. Yağmur yavaş yavaş kanı dağıtsa da, kanın ilerlediği yön, ilerideki mağaraydı. 'Mağaraya gir.' zihninin sesini duyunca, zaten alarmda olan vücudu yerinde sıçradı. "Yüreğim ağzıma geldi salak. Hayatta o mağaraya girmem." Rey bir yandan sövüp, bir yandan cevap verdi.
O mağarada karanlık varlık kendisini bekliyordu ve büyük ihtimalle küçük halini canlı canlı yemesini tekrar izleyecekti. Rey bu sefer sıyırırdı. Bundan emindi. İlkinde nasıl kurtulduğunu bilmiyordu. Zihnini uyandırmaya çalışırken bu anıyı gördüğünde az daha kendi canını alacaktı ki ruhu kendisini kurtarmıştı. Bu sefer ruhunun sembolleri üzerinde değildi ve kafayı sıyıracağından net bir şekilde emindi.
'Mağaraya gir, bu sadece bir ilüzyon. Gerçeğin etkisini yaratamaz.' Zihni bir kez daha konuştuğunda, Rey yapabildiği kadar sakinleşmeye çalıştı. Bunun gerçek olmadığının farkındaydı, ancak her şey aşırı derecede gerçek hissettiriyordu.
Kayaların soğuk ve pürüzlü yüzeyin hissedebiliyordu. İnsanı sakinleştiren yağmur kokusuna karışan hafif kanın kokusunu alabiliyordu. Kendi kanının kokusunu. Ancak bir terslik vardı. Soğuk olması gereken havayı hissedemiyordu. Kendisine güç veren soğuğu, ki bu imkansızdı. Ame krallığı her zaman yağan yağmur yüzünden soğuk ve nemli bir havaya sahipti.
"Soğuk değil." kendi kendisine söylendi. 'Çünkü bu bir ilüzyon. Sahte soğuğu senin vücudun hissetmez. Şimdi gir o mağaraya.' zihni cevap verince gerilse de, tereddütlü adımlarla mağaraya ilerledi.
Mağara karanlıktı, ve yol daha önce hissetmediği kadar uzun geliyordu. Sonunda odacığa vardığında, bedeni yara bere içerisinde olan, karnı deşilmiş küçük halini, yine o küçük yarıkta saklanırken gördü.
Gözleri ölümü kabullenmiş gibiydi. Hayat ışığı yoktu. Karnındaki delikten kanı yavaş yavaş akıyordu. Kansızlığın belirtileri başlamıştı. Ellerini ve ayaklarını hissedemiyordu. Kısacık saçları bile, asıl renginin yerini kanın koyu kırmızılığına bırakmıştı. Vücudunda yara bere içerisinde olmayan tek bir noktayı bile göremiyordu. Ancak hissizlik, kendisine iyi geliyordu. Kan kaybı başlamadan önce çektiği acıyı şu anda hissedemiyordu ve bu onun gözünde bir lütuf, ölümün eşiğindeki bir çocuğa son hediyeydi.
Rey küçük halini ilk kez bu kadar detaylı inceleyebiliyordu. Aldığı her nefes biraz daha kısa sürüyor, nefes alma sıklığı git gide azalıyordu. Gözlerinin akı bile kanlandığı sırada, karanlık hareketlenmeye başladı.
Karanlık, ortamda bulunan azıcık loş ışığı soğutarak bir araya toplanmaya başladı. Küçük mağara odasının tam ortasında toplanan karanlık, hızla şekillenmeye başladı. Ancak karanlık varlık sadece bir sis gibi duruyordu. İlüzyon, onu şekillendirememişti.
'Bu kadar yeter.' zihninin konuşmasıyla bir anda etrafındaki her şey paramparça oldu.
Sis yok olmak yerine cam gibi paramparça oldu. Rey ise gayet normal bir şekilde, 4. alanın ortasında duruyordu. İşte asıl bu, herkesi şaşırtan durum olmuştu. 4. testten çıkan her öğrenci, halsiz bir durumda oluyordu.
4. test, bir zihin testiydi. Sis bir ilüzyon oluşturarak insanın en çok korktuğu şeyleri kendisine gösteriyor, azmini ve cesaretini ölçüyordu. Kalp şeytanı olan insanlar, şeytanlarıyla yüzleşiyorlardı. Eğer onları yenebilirlerse, kalplerini ölümsüzlük yolunda ilerlemekten alıkoyan herhangi bir şey kalmıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mistik
FantasyRey, amcası olarak gördüğü Yuu tarafından, bir ağacın altında, sadece bir notla beraber terk edilmiş bir halde bulundu. Amcası ile beraber, Ami Krallığında dilencilik yaparak yaşıyordu. Ta ki hırsızlık yaparken köle tüccarlarının eline geçene kadar...