"Ne demek zehirledi? İçinde zehir yoktu ki." "Su hançerlerinin son hamlesi olarak bilinen özelliği bu. Kesin ölüm de denir. Kullanıcısının enerjisini zehre dönüştürür. Ancak bunu her zaman kullanmaman senin için iyi olur. Enerjini bir anda çekip zehirlese de, bire bir dövüşlerde seni zora sokar." "İyi de kesin ölüm saçma değil mi? O zaman herkesi zehirler kaçarım. Böylece kendi kendilerine ölürler." "O kadar basit değil. Zehir senden iki seviye düşük olan kişilere kesin ölüm zehri uygular. Seninle eşit birine ise sadece kısa süreliğine felç zehri uygular. Ama kullandığı enerji miktarı her zaman aynıdır. Üstelik bu zehir su ve ışık elementi olanları etkilemez ve erken fark edilirse ışık elementi olan biri veya bir şifacı kurbanını iyileştirir. Ayrıca herkesi on dakika içinde öldürmez. Senden iki seviye düşük büyülü yaratıkları on dakikada öldürür. İnsanları ise sen zehirledikten iki saat sonra." "Şimdi daha mantıklı oldu."
Aralarında geçen konuşma bitince boğayı boyut yüzüğüne atıp bir ağaca tırmandı. Hemen lotus pozisyonuna girerek enerji toplamaya başladı. Büyücüler için enerjileri ne kadar çoksa, savaşı o kadar uzatabilirlerdi. Enerjileri ne kadar düşükse de yenilme ihtimalleri o kadar artardı. Bu yüzden bir savaşçı ve büyücü savaşırken savaşçılar büyücülerin tekniklerinden ve büyülerinden kaçar, enerjileri bitince saldırırdı.
Rey enerjisini biraz topladıktan sonra ağaçtan inip son büyülü yaratığı aramaya başladı.
Fırtına Kelebeği. Bir metre boyunda olan devasa bir kelebekti. Narin yapıları ve düşük savunmaları olsa da, yüksek miktarda büyü gücüne sahiplerdi. Rakibinden her zaman uzak durur, hava tipi tekniklerle saldırırdı. Son derece güzel bir yaratık olsa aynı derecede ölümcüldü. Yaratığın bir diğer adı da Ölüm Güzeliydi. Altıncı seviye yaratık.
Rey bir yandan saldırma yolu düşünürken bir yandan da söyleniyordu. Neden hep zor yaratıklara denk geliyordu ki. Ayrıca bununla beraber karşılaştığı üç yaratık da altıncı seviyeydi. Hayır yani beşinci seviye olsa ne olurdu. "Çok söylenme de saldır." Hana'nın sesini duyunca iyice somurttu.
Kelebek etrafını enerjisiyle sürekli kontrol ettiği için su hançeriyle zehirleyemezdi. Kendisine beş metreden fazla yaklaşan bir yaratık hissedince anında havalanıyordu çünkü. Rey de el mahkum yelpazesiyle güçlü bir saldırı oluşturup saldırdı. Kelebek tehlikeyi sezip uçsa da saldırısı antenlerini kesmeyi başarmıştı.
Kelebek bu duruma sinirlenerek Rey'e hava bıçakları fırlatmaya başladı. Rey de kaçmaya. Kelebek ardı arkası kesilmeden Rey'e saldırıyordu. Rey de daha fazla kaçamayıp bir ağacın arkasına saklandı. Yaklaşık iki dakika sora kelebek Rey'in gittiğini farz ederek tekrardan yere kondu. Enerjisini topluyordu.
Enerji toplarken tek bir sorununuz olurdu. Algı seviyeniz düşerdi. Bu yüzden de saldırıya uğramayacağınızdan emin olmadığınız sürece enerji toplayamazdınız. Rey de bu fırsatı kollayarak su hançerini eline aldı ve sessiz sessiz kelebeğin arkasından yaklaşmaya başladı.
Kelebek zaten enerji topladığı için algısı azalmıştı. Bir de antenleri kesildiği için etrafını enerjisiyle kontrol edemiyordu. Bu yüzden Rey hançerle kafasını keserken, hiç bir şey yapmaya fırsat bulamadan son nefesini verdi.
Rey üçüncü yaratığı da öldürmenin mutluluğuyla Fırtına Kelebeğini boyut yüzüğüne koydu. Ardından da toplanma yeri olan ağaca doğru ilerlemeye başladı.
Her zamanki gibi en son gelen Rey'di. Yelpazeye enerji depolarken ve kendi enerjisini yenilerken oldukça vakit kaybetmişti. Hana ve Leo çoktan ağacın yanında avladıkları büyülü yaratıklarla bekliyorlardı. "Sen hangi yaratıkları avladın Rey?" diye sordu Leo. Lara üç adet Kızıl Gözlü yılan avlamıştı. Leo ise iki Aldatan Bukelamun ve bir adet de Fırtına kelebeği avlamıştı. Hepsinin yaratıkları da altıncı seviyeydi. Rey de yüzükten avladıklarını çıkarıp diğerlerine gösterdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mistik
FantasyRey, amcası olarak gördüğü Yuu tarafından, bir ağacın altında, sadece bir notla beraber terk edilmiş bir halde bulundu. Amcası ile beraber, Ami Krallığında dilencilik yaparak yaşıyordu. Ta ki hırsızlık yaparken köle tüccarlarının eline geçene kadar...