Daha güneş doğmadan, dalında uyuduğum ağacın altından gelen kurt sesleriyle uyandım. Amcam Yuu da uyanmış, bana sessiz olmamı işaret ediyordu. Mavi saçları yeni uyandığı için darmadağınıktı ve siyah gözlerini de kısmış, kurt sürüsünü izliyordu.
Kurtlar ağacın dibine kadar gelmiş, etraflarına bakınıyorlardı. Saatlerce kurtların gitmesini bekledik. Öğle vakitlerinde, sonunda ağaçtan inebilmiştik. Çamurlu zeminde ilerleyerek tuzaklarımızı kontrol ettik. Amcam ormanın farklı yerlerine tuzak kurarak yemek ihtiyacımızı çıkarıyordu. Neden beni dilenmeye zorladığını hiçbir zaman anlayamıyordum. Her hangi bir sağlık sorunum olmamasına rağmen her hangi bir işe girmeme izin vermiyordu. Ne zaman bu konuyu açsam bana bağırıp kızıyordu.
Bütün tuzakları kontrol ettiğimizde, elimizde hiç bir şey yoktu. Aç kalmaya alışık olduğumuz için çok fazla kafaya takmadan şehrin yolunu tuttuk. Amcam şehrin girişinde bir işi olduğunu söyleyerek ayrıldı. Ben de her zaman dilendiğim köşenin yolunu tuttum. Ame Krallığının küçük bir şehrinin ormanlarında yaşıyorduk. İsminin anlamını taşıyan Ame Krallığında her zaman yağmur yağardı. Köşeye kurulup dilenmeye başladım.
Hava iyice kararıp, gecenin karanlığı her yeri sardığında, elimde sadece yirmi beş bakırla beraber ormanın yolunu tuttum. Amcam ormanın girişinde beni bekliyordu. Elinde küflenmiş bir ekmek vardı. "Bugün ne kadar kazandın Rey?" dediğinde elimdeki bakırları amcama verdim. "Yirmi beş bakır amca." dedim. Sırtımı sıvazlayıp, "Aferin Rey. Al bakalım." diyerek eklindeki ekmeğin yarısını bana verdi. Üç gündür bir şey yemediğim için ekmeği yavaş yavaş yemeye başladım. Hemen bitmesini istemiyordum.
Ekmeğin yarısını yiyerek yarısını da sabah yemek için sakladım. Her zamanki ağacın dallarında yerimizi aldık. Hava bu gece daha da soğuktu ve üstümdeki yırtık kıyafetlerde beni soğuktan korumuyordu. İyice büzülüp kendimi soğuktan korumaya çalıştım.
"Büyücüler hakkında bir hikaye anlatır mısın amca?" diye sorduğumda, amcam gözlerinin içi gülerek bana baktı. "Bu sefer büyücüleri boş ver Rey. Dantianın ne olduğunu biliyor musun?" diye sordu. "Hayır amca, o dediğin şey ne?" diye sordum. "Dantian, her insanda var olan bir organdır Rey. Dantianın gelişirse uyanır ve etrafındaki enerjiyi biçmeye başlarsın. Enerji biçen insanlar, savaşçı, büyücü, ruh avcısı veya suikastçi olabilirler." dediğinde heyecanlanarak amcama baktım. "Bende de dantian var mı amca?" diye sordum. "Tabii ki de var, sadece uyanmadı." dedi. "Neden uyanmıyor ki?" diye sorduğumda gülerek bana baktı. "Dantianını sadece sen uyandırabilirsin Rey." dedi. "Nasıl uyandıracağım ki?" soruma karşılık biraz düşünerek, "Uyandırmanın sadece bir yolu var ama ben ne olduğunu bilmiyorum. Belki kitaplarda bulabilirsin. Neyse artık yat bakalım, yoksa sabaha uyanamayacaksın." dediğinde hayal kırıklığıyla amcama baktım, ama o çoktan sırtını bana dönmüştü. Amcamın dediklerini düşünürken uykuya dalmam uzun sürmemişti.
Sabah her zamanki gibi, güneş daha yağmur bulutlarının arkasında belirmeden uyandık. Tuzakları kontrol edip, elimiz yine boş bir şekilde şehre gittik. Amcam şehrin girişinde benden ayrıldığında, dünden kalan ekmeğin diğer yarısını kemirerek şehrin kütüphanesine gittim. Okuma yazma bilmiyordum ama amcam dantianın bir resmini göstermişti. Gizlice kütüphaneye girip, kütüphane görevlisinden saklanarak kitapların kapaklarına bakmaya başladım. Yarım saat kadar bakındıktan sonra, sonunda kapağında dantian resmi olan bir kitap bulmuştum. Kapakta mavi renkli bir boncuk resmedilmişti. Boncuğun etrafında açık mavi renkli ışık hüzmeleri dans ediyor gibi duruyordu. Biraz bakınıp kitabı yırtık kazağımın altına sakladım.
Görevli sırtını bana döndüğünde, hızlıca kütüphanenin çıkışına doğru koşup kaçmaya başladım. Görevli beni fark edip arkamdan koşmaya başladı. "Hırsız dilenciyi yakalayın!" diye bağırmaya başladığında, siyah cübbeli ve siyah maskeli birisi bir anda önümde belirdi. Siyah cübbeliye çarpıp yere düştüğümde, siyah cübbeli kolumdan sıkıca tutarak beni havaya kaldırdı. Kolumun acısıyla, karnımdaki kitabı tuttuğum elimi karnımdan çekerek adama vurmaya başladım. Kitap da böylece yere düştü. Görevli gelip kitabı aldı. "Teşekkür ederim efendim, bu çocuk ne zaman kütüphaneye girdi anlamadım bile, bir baktım karnını tutarak hızlıca kaçmaya başladı. Ufak hırsızı yakaladığınız için tekrardan teşekkür ederim." dedi. Siyah cübbeli, "Teşekküre gerek yok. Kitabınızı aldınız, çocuğu ben hallederim." dediğinde kadın olduğunu anladım. Görevli başını eğip tekrardan teşekkür etti ve gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mistik
FantasyRey, amcası olarak gördüğü Yuu tarafından, bir ağacın altında, sadece bir notla beraber terk edilmiş bir halde bulundu. Amcası ile beraber, Ami Krallığında dilencilik yaparak yaşıyordu. Ta ki hırsızlık yaparken köle tüccarlarının eline geçene kadar...