| 8 |

535 73 52
                                    

Dört Yıl Önce


(Karmen'den)


Hocamla el sıkıştım. Fotoğrafçının beni çektiğini fark ettim. Bu defa diplomamı yukarı kaldırarak poz verdim. Bir belki iki tane habersiz, bir tane de haberim varken çekilen fotoğrafı tören sonunda almam gerekiyordu. Umarım fotoğraflarımı almayı unutmam. Normalde olsa önemsemem ancak bugün önemseyecek kadar mutluyum. 

Elimde diplomam, koşar adımlarla ailemin yanına gittim. Hepsinin yüzü gülüyordu. Ben de istemsizce gülümsüyordum. Mezun olurken hem bu kadar mutlu olmak, hem de burukluk hissetmek normal miydi?

Rengin bana doğru birkaç adım atarak aramızdaki mesafeyi azalttı.

"Tebrik ederim abla," diye uzatarak boynuma atıldı. İki kez hafifçe sırtına vurdum. Kaç gündür benden daha heyecanlıydı. Sanki kendisi mezun oluyordu.

"Teşekkür ederim. Darısı hatta daha güzeli senin olsun," dedim. Başımdaki kepi düzeltti. Yavaşça geri çekildim. Ellerini yukarı doğru kaldırdı.

"Şimdilik bana biraz uzak ama inşallah diyeyim."

Babamla göz göze geldik. Gülümsediğini nadiren görebileceğiniz insanlardan biri olduğu için dakikalardır bu yüz ifadesinde olmasına şaşırmadım değil. Onunla da sarıldık. Sıra anneme geldi. O babamdan da mutlu görünüyordu.

"Tebrik ederim kızım. Daha nice başarılar seninle olsun," dedi. Sarıldığım zaman sırtımı sıvazladı. Birkaç saniye öylece bekledik.

"Teşekkür ederim anne," dedim. Saçlarımdan öptü. Avucunu yanaklarıma bastırarak yüzümü sevdi. Bunu yaparken yüzünde sevecen bir ifade vardı. Bu ifadeyi de kolay kolay görmemiz pek mümkün olmuyordu.

"Şimdi ne olacak Karmen? Gidelim mi diye soracağım fakat diğer aileler de hâlâ burada," diyen babama baktım. Aileler bir süre daha burada olacaktı. 

Annem ellerini indirdi. Kolunu omzuma atarak beni yanına çekti.

"Birazdan hepimizi çağıracaklar, kep atacağız. Sonra yine fotoğraf faslı olacak. Akşam da tüm okul kutlama yapacağız. Tabii bu sırada aileler olmayacak."

"Şahane," dedi annem. Babam ellerini krem rengi pantolonunun cebine yerleştirdi. Söylediğim cümleye karşılık kaşlarını yukarı kaldırdı. İmalı biçimde bakıyordu.

"Elbette biz olmayacağız. Gençlerin rahatça eğlenebilmesi lazım," dedi. İşaret parmağını doğrulttu.

"Çok cıvıtmak yok. İçeceksen de kontrollü iç. Yanımıza sağlam gel," dedi. 

Lafı çok fazla uzatmak ve zıtlaşmak istemedim. En azından bugün kimseyle tartışmak ve kötü durumları kafaya takmak istemiyordum. 

"Birlikte fotoğraf çekilmeden kimse bir yere gitmiyor, baştan anlaşalım," dedim. Beni biraz beklemeleri gerekiyordu. 

Rengin koluma girdi. Kulağıma yaklaştı. "Araman gereken birisi yok mu? Belki seni arayan birileri de vardır. Hani tebrik etmek için falan, ne bileyim?"

Kastettiği şeyi anlasam da oralı olmadım. Başımı sağa sola sallarken gülümsedim. Gün benim günüm. Diğer insanlar biraz bekleyebilir.

Sahnenin olduğu tarafa geri döndüm. Arkadaşlarımın birçoğunun elinde telefon vardı. Bugün kaç tane fotoğraf çekiliriz diye merak ediyordum. 


Günümüz


Kapıya vurulmasıyla irkildim. Mezuniyet fotoğrafıma bakarken kendimi kaptırmışım. Elimde olmadan iç geçirdim. Nefesim ciğerlerime fazla geldi sanki.

HATIRA KASIMPATI  (GxG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin