| 16 |

455 74 37
                                    

(Yazardan)


"İkinci kez okul çıkışı geliyorsun. Şu zırvalığı kes artık!"

"Sakin ol. Hava çok soğuk ve felaket biçimde yağmur yağıyor, görmüyor musun?"

"Görüyorum," diye bağırdı Rengin. 

Arabaya bindiğinden beri bağırarak konuşuyordu ve yanındakinin rahatsız olup olmaması umurunda değildi. Öfkeyle emniyet kemerini taktı. Biraz daha kendini sıkarsa başına ağrı girecekti.

"Biraz sakin olur musun? Kötü bir niyetim yok."

"Tartışılır. Yıllar sonra ne diye karşıma çıkıyorsun?"

"Üstünden otuz yıl geçmiş gibi konuşma," dedi üzüntüyle. 

Rengin, onun sesindeki üzüntüyü hissetti fakat yüz ifadesini dümdüz tutmayı tercih etti. Öfke dışında herhangi bir duygu kırıntısı göstermek istemiyordu. Bir duygu kalmadığını düşünüyordu, acıdan başka. Yanılmaktan korkuyordu. Zihninin ona oyun oynamasından çekiniyordu. Sanki arabanın içinde oturmuyor, soğukta caddede yürüyormuşçasına titreyen çenesini sıktı.

"Gölge gibi peşimdesin. Sonu iyi olmayacak," dedi. Gözlerini camdan ayırmıyordu.

"Abartma istersen. Ben sade-"

Rengin'in sert bakışları onu susturdu. Sağ elini omuz hizasında kaldırırken hafif bir tebessümle kıvrıldı dudakları Güzay.

"Tamam. Bir şey demedim."

Rengin kahverengi gözlerini cama çevirdi. Bu kez sırtını dönmeyi de ihmal etmedi. Kollarını göğüs hizasında birleştirdi.

"Hiç değişmemişsin."

"Bunu ilk karşılaştığımız zaman söylemiştin. Yeni bir şey bul."

"Ama gerçekten değişmemişsin. O gün, yüzün hiç değişmemiş demiştim. Şimdi ise huyun için söyledim."

"Açıklama yapmanı istemedim."

Yolun kalanını hiç konuşmadan geçirmek istediğini sessizliğiyle belli etmek isted Rengin. Gözlerini kapattığında anıların zihnine üşüşeceğini çok iyi biliyordu. Uykusuz geçireceği bir gece olacaktı. Eve yaklaştıkça sakinleşmesi gerekirken kalbinde daha çok baskı hissediyordu. Karmen'in evde olmamasını diliyordu. Onları görmesini istemiyordu.

Evin önüne geldiklerinde hızlıca arabadan indi. Teşekkürler bile etmedi. Güzay'ın arabadan inmeyeceğini biliyordu. Rengin'in gözünde buna bile cesareti olmayan bir korkaktı.

Korumalardan biri kapıyı aralayıp başıyla selam verdi. Rengin ayıp olmasın diye aynı şekilde karşılık verdi fakat herhangi bir insanla en ufak iletişimde olmak istemiyordu. Krem rengi ceketinin iri düğmelerini tek eliyle açarak evin kapısına ilerliyordu. Sanki hasta olmuş gibi bitkin gözüküyordu. Arabadaki güçlü duruşundan eser kalmamıştı. 

Çantasından anahtarı çıkardı. Gökçe Hanım'ın bugün öğleden sonra izinli olacağını biliyordu. Kısa sürede ıslanan kıyafetlerini değiştirmek için odasına gitti. Telefonunun çaldığını son anda fark etti. Ceketini sandalyenin üstüne attıktan sonra aramayı cevapladı.

"Efendim baba?"

"Kızım ne yapıyorsun?"

"Eve geldim şimdi. Birazdan yemek yerim. Siz ne yapıyorsunuz?"

"Önemli bir toplantım vardı. O bitince aradım seni."

"İyi ettin baba," dedi gönülsüzce. Konuşmak istemiyordu. Teoman Bey günün yorgunluğunu hissettiği için o da konuşmayı uzun tutma taraftarı değildi.

HATIRA KASIMPATI  (GxG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin