12 Haziran 2022/ Bodrum
Sessiz bedenlerden yükselen korkunç çığlıklar zihnimi esir aldı. Burada tek sessiz çığlık atan bendim çünkü annem hastanenin koridorlarını inletecek şekilde bağırıp ağlıyordu.
Annem bebeğini kaybetmişti.
Annem kardeşimi kaybetmişti.
"Ailemin başına ne geliyorsa hep senin suçun!" diye bağırdı annem bir yandan serumlu eliyle hafif şişik karnını tutarken. Şu an tek istediğim annemin bana bağırmayı bitirmesi ve hastane koridorundaki insanların bize bakmayı kesmesiydi.
"Evimize girdiğin ilk andan nefret ettim senden!" Onu odasına geri götürmek isteyen hemşirelere direniyordu. Daha narkozlu olmasına rağmen acısı öyle büyüktü ki hemşirelere karşı gelebiliyordu. "15 sene öncesine gidip seni o yurdun kapısına geri bırakmalıydım!" dedi hırsla. Saçmalıyordu. Narkozun etkisi altında olduğu için saçmalıyordu ama lafları inciticiydi.
"Melek!" dedi bağırarak koridorun başından koşarak buraya geldi babam. Onu görünce sevinmiştim çünkü annemi sakinleştirebilecek tek insan babamdı. Aynı zamanda beni de. Babam süper kahraman gibi yetişti.
Babam annemin yanına gitti ve ona sımsıkı sarıldı. "Yılmaz." dedi boğuk bir sesle annem. Ağlamaktan sesi kısılmıştı. Bir elini yumruk yapmış babamın göğsüne vuruyordu. Acılar içindeydi, onu böyle görünce çok fazla üzülüyordum.
"Bebeğim gitti benim Yılmaz!" diye dudaklarından acılı bir feryat döküldü. "Oğlum öldü benim!" deyip ağlamalarının arasına hıçkırıklar da karıştı. Sonra da işaret parmağıyla beni gösterip "O öldürdü benim oğlumu!" dedi.
Afalladım. Ben hiçbir şey yapmamıştım.
"Anne." dedim inleyerek, susmasını istedim çünkü her cümlesinde biraz daha parçalanıyordum. Koridordaki aptal insanların 'ah, vah' kelimeleri sinirlerimi bozuyordu. Babama baktım bir şey yapsın diye ama o sadece annemin upuzun sarı saçlarını okşuyordu.
"Onu istemiyorum."Babamdan uzaklaştı "Benim kızım değil o!" dedi ve üstüme atılmak için hamle yaptı. Fevri bir hareketle geriye kaçarken hemşirelerden birisi annemin koluna enjektör sapladı. Sakinleştirici olduğunu tahmin ettiğim sıvı bedenine girdi, hareketleri yavaşça kesilirken hala sayıklıyordu.
"Gerçekleri söyle ona Yılmaz." dedi uykuya dalmadan hemen önce. "Öz ailesini bulsun."
Beni bitirecek kelimeler dudaklarından döküldü. Annem odaya alınırken babam da peşinden gitti. Bedenim titredi, vücudumu soğukluk kapladı. Bir insan narkozluyken asla yalan söyleyemezdi.
Yalan söylesin istedim, şaka yaptığını varsaymak istedim. Ben hala donuk gözlerle girdikleri kapıya bakarken koluma birisi dokundu. Babam değikdi bu. Gözlerim hızla elin sahibiyle buluşurken kalın erkek sesi kulaklarımda çaldı.
"İyi misin?" dedi genç doktor. Bulanık gözlerimi kırpıştırdım ve yeşil gözleriyle karşılaştım. Hiç düşünmeden kafamı salladım. Ben iyiydim, annem iyi değil. "Değilsin." dedi benim aksime. Benden çok fazla uzun olduğu için diz çökmüştü. Yeşilleri gözlerime endişeyle bakarken "Gel buradan gidelim." dedi. İnsanlar etrafımızdaydı ve kulaklarımı onların iğrenç fısıltıları dolduruyordu.
Ayağa kalktı, elimden tutup çok farklı koridorlardan geçtik. İnsanlar azaldıkça nefeslerimin rahatladığını hissettim. Sarı rengine boyalı bir kapının önüne geldiğimizde kapıyı açtı ve önden girdi. Arkasından ben de içeri geçince kapıyı kapattı. "İstediğin yere oturabilirsin." dedi yumuşak bir sesle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASYA
ChickLitAbi kitapları kıtlığı çekiyorsanız doğru yerdesiniz. Sizden istediğim ana karakter olan kız ile empati kurmanız. Babasına olan düşkünlüğünü anlamanız. Bu kitapta önyargılı abiler yok, karışan bebekler yok. Alışılmış klasik abilerim hikayesi değildir...