Yüzyüzeyken Konuşuruz - Bodrum
Sessizlik ve şüphe.
Zihnimin en bilinmedik noktalarına sinmiş, tamamen benden bir parça olmuş bir şeydi artık bunlar.
Gökyüzü siyahlık içinde boğuşurken ben tam bir gündür aynı odada kendimle cebelleşiyordum. Düşüncelerim çığ gibi üstüme düşmüş ve beni nefessiz bırakmıştı.
24 saattir kendimi dinliyordum.
24 saattir uyumamıştım, 24 saattir yemek yememiştim, 24 saattir lavaboya gitmemiştim, 24 saattir ağzımı bıçak açmamıştı. 24 saattir sindirmeye çalıştığım şeylerin arasında 15 yıldır yanında büyüdüm babamın öz babam olmadığını anlamaya çalışıyorum.
Bir damla daha yanağımdan süzüldü.
Çok açtım ama midem bulanıyordu. Yataktaki bedenim o kadar çok solgun ve güçsüzdü ki ayağa kalktığım an bacaklarımın titremesinden geri oturuyordum. Saat kaçtı bilmiyordum, bildiğim tek şey şu an akşam olduğuydu. Bir de içerideki adamın her yarım saatte bir odaya gelip beni kontrol etmesi.
Elimdeki buruşmuş DNA sonucuna bir kez daha baktım.
Asya Çakıl'dan alınan DNA örneği Alp Mirza'dan alınan kan örneğiyle %98,99 uyuşmaktadır.
Kendimi kaybolmuş hissediyordum. Aynı zamanda bir o kadar sahipsiz ve tek başına. Bir ceset gibi uzanıyordum yatakta, yan dönmüş cenin pozisyonunu almıştım. Arada ağrıdan beni kıvrandıran karnım yüzünden şekil değiştiriyorum sadece.
Babam doğruyu söylemişti.
Mektupta yazanlar doğruymuş.
Bir tokat gibi çarptı yüzüme gerçekler. Hiçbir yediğim tokat bu kadar ağır olamaz ve beni üzemezdi.
Test sonuçları elimize ilk ulaştığında sonuçları görmek beni çıldırtmıştı. Yerimde tepinmiş, ağlamış ve hatta bağırıp çağırmıştım. Alp'in bir an bu davranışım yüzünden benden korktuğunu bile düşünmüştüm.
Kaldığım odanın kapısının yavaşça aralandığını duydum. Hiç o tarafa bakma zahmetinde bile bulunmadım, kendimi fazlasıyla bitkin hissediyordum.
"Asya?" diye seslendi Alp merakla. Bu kaçıncı gelişiydi?
Yoksa Alp abim mi demeliyim?
Alp tam önüme geçip dizlerinin üstünde çöktüğünde benimle aynı boya geldi. O an onunla göz göze geldim ve bu süreç boyunca onun da hiç uyumadığını anladım.
Onun da gözleri kızarmış ve göz altı torbaları biraz daha belirginleşmişti. Sakalları yeni kesilmiş gibiydi. Daha fazla incelemedim onu, zira alışmak istemiyordum.
Elini havaya kaldırıp içi yemek dolu tepsiyi gözümün önüne getirdi.
"Bir şeyler yemelisin." dedi 24 saat içinde dokuzuncu kez. Yine reddedeceğimi biliyordu. Onu her defasında reddetsem de hiç usanmadan aynı tepside farklı yemekleri önüme getirmişti. Çok merak ediyorum bu kadar yemek çeşidi bu evde ne arıyordu?
Başka bir zaman olsaydı kesinlikle hepsini yerdim ama 15 yılımı başka bir ailede geçirdiğimi öğrendikten sonra bu pek de kolay olmayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASYA
ChickLitAbi kitapları kıtlığı çekiyorsanız doğru yerdesiniz. Sizden istediğim ana karakter olan kız ile empati kurmanız. Babasına olan düşkünlüğünü anlamanız. Bu kitapta önyargılı abiler yok, karışan bebekler yok. Alışılmış klasik abilerim hikayesi değildir...