13. Bölüm

11K 626 82
                                    

Bu sefer beynim ve kalbim birbiriyle kavga etmiyordu, kalbim ikiye bölünmüştü. Ya da sadece parçalara ayrılmamak için direniyordu. Ben bile anlam veremiyordum.

Bencil olabilirdim. Kalmasını isteyip benim yanımdan ayrılmamasını söyleyebilirdim.

Fedakar olup oradaki insanlara yaşam vermesini de söyleyebilirdim. Hiçbir günahı olmayan çocukları kurtarabilirdi.

Bütün bedenim alevler içinde yanarken ben fedakar olmayı seçtim. Belki de hata yaptım.

"Gidebilirsin." dedim dilimi koparıp atmak isterken. "Bir tane de olsa canı kurtarabileceğini düşünüyorsan durma, git." Gözlerim karıncalanıyordu, titreyen ellerimi koltuğa gömmek ister gibi bastırdım.

Alp'in şaşkınlığı gözlerinden okunuyordu. Aynı zamanda diğerlerinin de öfkeli ve hayret dolu bakışlarını hissedebiliyordum.

"Saçmalama Alp." dedi Arın. "Adımını attığın an bombalanarak öldürüldüğünde ne yapacağız? Hiçbir yere gidemezsin." Sert sesi bütün mutfağı inletti.

Gülümsedim, Arın'ı çok seviyordum.

Alp ikilemde kalmıştı, çatık kaşlarla bana bakıyordu. Git dememi beklemiyordu tabii.

Sevdiği insana git demek yük olurmuş insana.

Koltuktan kalktım ve yanlarına gittim. Yavaş hareketlerimi dikkatlice izledi Alp. Bir sandalye çekip oturdum ve  burukça gülümseyerek gözlerine baktım. "Sana engel olmayı istemem git ama bil ki gidip geri de dönemeyebilirsin." Son sözüm bütün ağırlığıyla kalbime oturdu. Boğazımdan yukarı doğru tırmanan sancıyı durdurmaya çalıştım.

"Asya beynin hala uyuyor olmalı güzelim. Sen en iyisi git biraz daha uyu, tam olarak kendine gelince düzgün bir şekilde konuşalım." dedi Arın abim omzumu tutup.

"Hayır, gayet de kendimdeyim. Sadece beni bir bağ olarak görmesini istemiyorum. 16 yıl sonra çıkıp dengenizi bozmak istemem." Omzumu silkip tekrar Alp'e baktım ama bu sefer gülümsemiyordum. İç dünyam yavaş yavaş dışarı yansıyordu. "Ama ya gidip dönemezsen? Sana daha yeni kavuştum üstelik." Dudaklarımı büzdüm, gitmesini istemiyordum ki.

"Asya gözlerin hiç öyle demiyor ama." dedi Ege abim beni göğsüne çekip. Başımı yasladı ve saçlarımın bukleleriyle oynamaya başladı. "Burnun kızarmış ve gözlerin sulu sulu. Gerçekten gitmesini istiyor musun?"

İşte şu an ipler elimden kopmuştu. Bu kadar duygusal olmamım tek bir anlamı vardı.

"Gitmek istiyorsan git Alp. Beni daha yeni bulmuşken ve ayrılmak istiyorsan git." Kafamı sallayıp toparlandım. Alp'in üzgün bakışlarına kırgınca baktım. "Neyse ne. Ben bahçeye çıkmak istiyorum ama açım. Tost mu yapsak?" dedim Arın'a dönüp, yemek yeme isteğime şaşırmıştı.

"Olur, tost yaparız. İstersen yumurta da kıralım çiçeğim yanında güzel olur." Arın abim yumuşak sesiyle konuştu.

"Olabilir." diyerek kestirip attım. "Biraz bahçeyi gezebilir miyim? Salıncak vardı orada, salıncağa oturmak istiyorum." Az önceki durumu hiç olmamış gibi saymak zordu. Aslında gitmemesi için Alp abimin ayaklarına bile kapanırdım ama nedense ona bağ olmak istememiştim. Gitme demek zor değildi ama içindeki his gerçekten onu kısıtladığımı ve ellerini bağladığımı hissettiriyordu. Acaba ben gelmeden önce daha mı mutlu bir hayatı vardı yoksa ben mi kafayı yiyordum?

🩷

"Burası harika!" diye bağırdım kollarımı açarak. Resmen cennete düşmüştüm! Kocaman bahçede ayakkabılarımı çıkardım ve salıncağa doğru koştum.

ASYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin