38. Bölüm

6.6K 436 147
                                    

Alp Mirza'dan

Sirkeli bezi tekrar yeniledim ve Asya'nın alnına koydum. Keskin kokusuna küçük burnunu buruşturdu. Her ne kadar burnunu ısırmak istesem de önceliğim ateşini düşürmekti.

Arın endişeyle konuştu. "Hastaneye gidelim Alp. Sirkeli bezle düşecek gibi değil." Asya'nın bileklerine sirekli suyu güzelce yedirdi. Sol bileğine ekstra dikkat etti. O çocuğu itin götüne sokmazsak bizim ayıbımızdır Alp.

"Hayır." Hastanede canı yanıyordu. Korkuyordu, bu yüzden de ateşler içinde yansa da gitmezdi. En son ateşlendiğinde ve hastaneye götürmeye çalıştığımızda ortalığı yıkmıştı. Gitmemek için bize karşı çıkıp bağırmıştı hatta. Bu yüzden Asya'yı kendi isteği olmadan o binaya sokmak imkansız gibi bir şey.

Sadece uyuduktan bir saat sonra girdiği duşun etkisi geçmiş, tekrar ateşli haline dönmüştü. Bağışıklılığının zayıf olduğunu biliyordum ama bu kadar da zayıf olduğu aklımdan bile geçmedi. Sakinleşsin diye yarım saat soğuk havada bekletmem onu bu hale getirmişti doğrusu.

"Bütün gün yemedi." Yatağa yarım uzandı ve başını Asya'nın karnının bastırmadan uzandı. "Keşke sabah biraz daha krep yedirseydim." diye hayıflandı.

Kısıkça güldüm. "Sabah uyanınca daha güzel bir kahvaltı hazırlarız." En sevdiği kaşarlı menemenden yapacağım, yanına da patates kızartırım. Sadece bedenine yeterli olan besini alsın.

Ben de başımı onun yastığına koydum. Belli ki ikimiz de sabaha kadar burada bekleyecektik.

Hiç de sorun değil.

Benim çiçeğimin yüzü gülsün yeter ki.

Asya sızlanarak kıpırdanınca kafamı kaldırıp ona baktım. Dudağını dişlerinin altına almış soğuk soğuk terler döküyordu. İçirdiğim ilaçların bir halta yaramadığı her halinden belliydi.

Sık kirpiklerini aralayıp kısıkça baktı. Bir an için gözlerini açınca sevindim.

"Abi?" dedi şaşkın şaşkın. Karnında yatan Arın'a baktı. "Neden battaniyemi aldınız ki?" Çenesi titreyince Arın da karnından kalktı ve ciddiyetle baktı. "Üşüdüm ben." Battaniyeyi verince bu sefer gömülüyordu resmen içine.

Elimi yanaklarıma bastırdım. Hala sıcacıktı bedeni, aslında tekrar duşa girmesini sağlamak onu rahatlatırdı ama karşımda üşüdüğünü söyleyen Asya bunu asla kabul etmez. Evi başımıza yıkar yine de banyoya girmez.

Hafif doğrulup battaniyesine uzanacakken Arın engelledi. "Asya, ev zaten yeterince sıcak." Battaniyeyi yatağın en ucuna iteledi. Asya'nın tatlı bakışları battaniyede kaldı. Öyle büyük bir istekle baktı ki battaniyeye gömülmeyeceğini bilsem kendim örterdim üstünü.

O an alnındaki sirkeli bezi fark etti ve yüzünde tiksinç bir ifadeyle eli alnındaki beze gitti. "Iyy" dedi uzun uzun. "Yapma işte bunu ya burnumun direği sızladı." Bezi Arın'ın eline tutuşturdu. Keçi, gerçekten keçi.

Keçide bile böyle inat yoktur.

"Söyle o burnuna sirke kokusuna alışsın." Biraz daha doğrulmaya çalışınca sırtından destekleyerek kalkmasına yardımcı oldum. Niye uykusunu açıyordu ki?

Alnını Arın'ın omzuna yasladı. Aynı zamanda hasta haliyle beni azarladı. "Kaç yıllık doktorsun sen ya sirke ne anneanne çözümü gibi."

Gülerek kafamı salladım. "Çok yıllık doktorum ama karşımda benim işimi yapmama izin vermeyen bir çocuk var." Yaklaşıp alnına yasladım dudaklarımı. Bu sefer sirkeli bez bile düşürmüyordu. İkimiz de ne yapacağını merakla izledik. Asya ise gözlerini kapatıp sessizliği sürdürdü. Omuzlarından tutup onu geri yatıracakken inleyerek kıpırdandı. Hızla ellerimi geri çektim.

ASYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin