Evim...
Final son 5
Karnım ağrıyor.
Regl oldum.
Alp evde yok, hastanede.
Arın evde yok, klinikte.
Ege de evde yok, bir öğrencisine özel ders vermeye gitti.
Efken abimin yarına çok acil yetiştirmesi gereken bir projesi var. Onu meşgul etmek istemiyorum.
Sanırım tek başıma öleceğim.
Yorganı iteleyerek yüzümden çektim. Altına gömülüp saklanınca da geçmiyor ki sızı. Neden ben her ay bunu yaşamak zorundayım?
Elektriklenen saçlarımı hiç düzeltme zahmetine girmeden gömüldüğüm yataktan çıktım. Ayağıma giydiğim yedi kat çorap bir halta yaramamış, hala üşüyordum. Halbuki üstümde de en kalın üç kazağımı geçirmiştim ama titrememe engel olmuyordu bu.
Dolabımın önüne geçtim ve tekrar bir kazak daha aldım. Kolumu kaldırmaya bile çok üşeniyordum, kazağı giymek tam bir işkence oldu. Dışarıda buz gibi esen havaya baktıkça içim ürperdi, Zeytin gibi kediler dışarıda çok üşüyordur şimdi.
Zeytin ise sıcacık yatağında huzurla uyuyor, kimsenin ona zarar vermeyeceğini bilerek rahat davranabiliyor ama dışarıdaki insanlar çok kötü, onlar her an hayvanlara zarar verebilir.
Keşke bütün kedileri eve alabilsem.
Zeytinin mamasından biraz aldım avcuma, kokusu çok kötüydü. Bu kedi nasıl severek yiyor? Elimi olabildiğince yüzümden uzak tuttum, hızlı adımlarla mutfaktaki arka kapıya ilerlerken aynı zamanda gözlerim Efken abimi aradı. Onu rahatsız etmek istemediğimden dolayı yanına gitmemiştim iki saattir.
Arka kapıdan çıktım, soğuk bedenime vurdukça ağrım bıçak misali karnıma saplandı. Halbuki kat kat da giyinmiştim üşümeyeyim diye.
Şu rüzgarda kedi bulamayacağımın çok net farkındaydım, bu yüzden bir avuç mamayı rastgele taş basamağın üstüne koydum. Rüzgar biraz hafifleyince kediler gelir yer.
İçimdeki küçük huzur hissiyle arkamı dönüp sıcacık eve gidecekken gözüme bir şey takıldı.
Kedi.
Ağaçta sıkışan kedi.
Panikle koşa koşa ağacın yanına gittim. İki dalın arasına patisi sıkışmıştı ve hiç sesini çıkarmadan öylece kurtulmaya çalışıyordu dallardan. Alıp verdiği hızlı solukların arasından beni görünce içimi yakacak şekilde miyavladı. Gözlerindeki korkuyu çok net seçtim.
"Annem benim yaa." dedim uzatarak. Kendi çocuğumun canı yanmış gibi üzüldüm. "Dur tamam ben çıkaracağım seni oradan." Tek sorun kedinin sıkışıp kaldığı dalın fazlasıyla yüksek olmasıydı.
Ağaçta destek alarak çıkacağım yer yok, dümdüz odunda basıp uzanabileceğim yer de yok. Ufak bir oyuntu olsa yine tırmanırım lakin o bile yok.
Bu ne biçim ağaç?
Neyin üstüne basabilirim diye düşünürken çitlerin kenarına dizilmiş tuğlaları gördüm. Kedinin patisi daha fazla acımasın diye hızlı hızlı 3 tuğlayı da devrilmeyecek şekilde dizdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASYA
ChickLitAbi kitapları kıtlığı çekiyorsanız doğru yerdesiniz. Sizden istediğim ana karakter olan kız ile empati kurmanız. Babasına olan düşkünlüğünü anlamanız. Bu kitapta önyargılı abiler yok, karışan bebekler yok. Alışılmış klasik abilerim hikayesi değildir...