Minik uyarı: Asya'nın sabahlara kadar ders çalışması, bütün derslerinin 100 olup matematikten 95 alması ve eve gidince kriz geçirmesi. Kendini sürekli Miraç ile kıyaslaması. Hastalıktan geberecek olsa da kendini suçlaması... Hepsi gerçek hayattan kurgulanmıştır.
İyi okumalar 🫂❤️🩹
Ders zilinin nasıl çaldığını, sınıftan nasıl çıktığımı, Ege abimin arabasının yerine nasıl bulduğumu ve bindiğimi, eve nasıl geldiğimi, Efken ve Ege abimi geçiştirerek odamı nasıl girdiğimi asla hatırlamıyordum.
Sadece haksızlığa uğramış hissediyorum.
Bağıra bağıra ağlamak istesem de sadece susmayı tercih ettim. Miraç'ın notları öğrendikten sonra bana attığı küçümseyici bakışı kendime yediremedim. Giray'ın ve Ecrin'in ne kadar bana seslense de cevap veremeyişimi varla yok arası hatırlıyorum.
Odam ilk defa bana sığınak gibi göründü. Sırtımdaki ağır çantayı kelimenin tam anlamıyla yere fırlattım. Düşündükçe zonklayan beynim bana çok ağır geliyordu, ben bugün olanları kendime yediremiyordum.
Üstümdeki formayı dahi çıkarmadan yatağa girdim. İçimde kendimle olan savaşı kaybetmiştim, kazanan bu savaştan dahi haberi olmayan Miraç'tı.
🥺🥺
Ağzımdaki iğrenç tatla kalktım yataktan. Ben uyanınca biraz daha iyi hissederim sanıyordum ama okuldaki halimden farkım yoktu. Hatta eksta olarak boğazım da ağrıyordu artık. Bence bir kez daha yatağa yatmalıydım ve sonsuza kadar uyumalıydım.
Oda karanlıktı, gece lambamı açtım ve istemeye istemeye çantamı fırlattığım yerden aldım. Umarım kalemlerim kırılmamıştır çünkü hepsine çok değer veriyordum.
Çantamla beraber masanın başına geçtiğimde başım döndü. Hadi ama Asya. Birazcık felsefeye baksan yeter de artar sana.
Doğru söylüyordu, kesinlikle çok fazla abartıyordum. Ayakta durabildiğime göre çok kötü değildim. Hem uyuyup uyanmıştım da gücüm yerindeydi.
Çantamdan kitaplarımı çıkarmaya başladım. Aynı zamanda hasar kontrolü yapıyordum, fırlattığımda bir şeylerin zedelenmesini istemiyordum. Elime matematik defterimin gelmesiyle duraksadım.
Miraç 100
Asya 95
Kendine bu ezikliği yedirebiliyor musun Asya?
Var gücümle defterimi duvara fırlattım. Öyle şiddetli fırlatmıştım ki birkaç sayfası havada uçuştu. İçimdeki öfke sönmedi. Bu defteri ateşlere atmak istiyordum.
Ben daha çok çalışmıştım, daha çok uyanık kalmıştım, daha çok ezber yapmıştım. 100 almayı en çok ben hakediyordum. Ben Miraçtan çok daha iyi olmalıydım.
İznim olmadan gözyaşlarım yanaklarımı ıslatmaya başladı. Ben Miraç'tan çok daha iyiydim nasıl olur da benden daha yüksek alır? Buna nasıl izin veririm?
Matematik kitabını da çantamdan çekip çıkardım ve onu da aynı hızla odanın kapısına fırlattım. Kalın kitap büyük bir gürültüyle duvara çarptı ve yere düştü. Nefesim ciğerlerimi tıkadı ve sıkışmış gibi hissettim.
Biz daha çok çalıştık Asya, neden senden yüksek almasına izin verdin?
"Ben izin vermedim." diye fısıldayarak ellerimi yüzüme gömdüm. Derin derin nefesler alsam da kendimi toparlayamadım. "Ben böyle olsun istemedim!" Bütün her şeye sinirliydim. Dışarı çıkıp zaman kaybettiğim için de sinirliydim, daha önceden kalkıp ders çalışmadığım için de sinirliydim. Aptal gibi hasta olup gücümü kaybetmeseydim biraz daha çalışır ve 100 alan ben olabilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASYA
ChickLitAbi kitapları kıtlığı çekiyorsanız doğru yerdesiniz. Sizden istediğim ana karakter olan kız ile empati kurmanız. Babasına olan düşkünlüğünü anlamanız. Bu kitapta önyargılı abiler yok, karışan bebekler yok. Alışılmış klasik abilerim hikayesi değildir...