Ben asla şiddet yanlısı bir çocuk olmamıştım. Kimseye elimi dahi kaldırmamıştım, kimsenin canını bile yakmamıştım. Zararımın dokunduğu tek bir canlı bile yokken bana bakarak pişkince gülen Damla'ya az sonra hak ettiği cevabı verecektim.
Konuşarak değil, konuşmaktan çok sıkıldım artık.
Damarlarımda kan yerine öfke akmaya başladığında yemekhanedeydim, gözlerim etraftaki kimseyi görmüyordu.
Bana bakıp kahkahalar atan Damla hariç.
Elimdeki ağır, demir tepsiyi içindeki yemekleri yan tutarak dökülmesini sağladığımda kendimi kaybettiğimin fazlasıyla farkındaydım ama bulmak için hiçbir şey yapmak istemiyordum. Sadece bu kızın yüzünü parçalamayı istiyordum.
Ağır adımlarım etraftaki aptal öğrencilerin çıkardıkları seslerle hızlandı ve o an beynimin tamamını devre dışı bırakıp gücümü kullandım. Tepsiyi öyle bir geçirdim ki yüzüne kırıldı. Yamulmayı bırak, ikiye ayrıldı.
Umarım yüzün de aynı şekil kaymıştır Damla.
Diğer öğrencilerin dehşetle çıkan sesine Damla'nın acı çığlığı da katıldı. Öfke ilk kez beni yönetiyordu, bu sefer bedenimin taşıyacağından da fazlaydı.
Elimdeki kırık tepsi parçasını yere fırlattım ve yüzünü elleriyle tutan yılanın yakasına yapıştım. Oturduğu masadan onu tek elimle kaldıracak güce sahiptim şu an. O debelendikçe uzun tırnaklarımı okul formasının yakasına geçirdim.
Kimse beni engellemedi, herkes Damla'ya ne yapacağımı ve gücümün nereye varacağını merak ediyordu.
Ellerimin ucunda çırpınan yılanı sertçe yere fırlattığımda kafasını betona vurdu. Daha yüzünün acısı yetmezken bir de saçlarının arasından süzülen kanla hıçkırıklara boğulmuştu bile şimdiden.
Bir kez daha kaldırdım başını ve aynı sertlikle betona vurdum. "Öldürürüm seni!" Bağırışım bütün yemekhanede yankılandı. "Seni şuracıkta öldürürüm Damla!"
Aynı hamleyi tekrar yaptım. Kanı bütün zemini kaplayana kadar vurdum başını. Hiç kimse beni engellemedi, ben bile kendime hakim olamadım.
Damla'nın burnumda kanlar süzüldü ve bu beni daha da hırslandırdı. "Seni gebertirim!" Açık saçlarına asıldım ve bu sefer zemindeki parkeyi kıracak kadar sert vurdum.
Yüzüme sıçrayan kandı beni kendime getiren. O an birilerinin omuzlarıma asıldığını ve beni geri çekmeye çalıştıklarını anladım.
Ege abim korkarak Damla'nın boynuna uzandı. "Ölmüş." diye fısıldadı. Bana sertçe baktı. "Onu öldürdün!" Bu sefer çığlıklar yükseldi her yerden. Zemin tamamen kırmızıya bulanıp kan yükselmeye başladığında üşüdüm. "Seni bundan sonra kimse sevmeyecek, ellerin kana bulandı. Herkes senden nefret edecek!"
Zaten onu öldürmek istemiyor muydum?
"Onu öldürdün." diye fısıldadı birisi kulağıma.
"Onu öldürdün." Hızlanan nefesim bana yetmemeye başladı. "Katil sensin!"
"Öldü!" Bu bir çığlıktı.
Bu benim çığlığımdı.
Kan ve ölüm. Bunlar yoktu.
Bunlar yoktu.
Bunlar sadece kabustu.
Nefesim ciğerime ilaç gibi dolduğunda yanaklarımı ıslatan yaşları elimin tersiyle sildim.
Bedenimi ateş basmıştı, öyle çok terlemiştim ki kıyafetimin yakası sırılsıklamdı. Yataktan yavaşça doğrulup öten alarmımı kapattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASYA
ChickLitAbi kitapları kıtlığı çekiyorsanız doğru yerdesiniz. Sizden istediğim ana karakter olan kız ile empati kurmanız. Babasına olan düşkünlüğünü anlamanız. Bu kitapta önyargılı abiler yok, karışan bebekler yok. Alışılmış klasik abilerim hikayesi değildir...