Haykıracak nefesim kalmasa bile,
Ellerim uzanır olduğun yere,
Gözlerim görmese ben bulurum yine,
Kalbim durmuşsa inan çarpar seninle.
Çiçeklerim ölmüş.
Çiçeklerimin hepsi ölmüş.
Bir umutla çıktığım bahçeye baktım hüzün içinde. Çok uzun zamandır çiçeklerimle ilgilenmiyordum, bir de Kasım ayının getirdiği soğukluk hepsini soldurmuştu. Son günlerde keskin esen rüzgar birkaç tanesinin yapraklarını söküp götürmüştü.
Ben sadece üç beş tane solar diye düşünmüştüm.
Hepsinin öleceği aklımın ucundan bile geçmedi.
Çimenlerin üstüne oturdum ve elimi toprakta gezdirdim. Bu bahçeyi süslemek için çok emek vermiştim şimdi hepsinin boşa gittiğini görüyordum.
"Neyse" diye fısıldadım kendimi teselli etmeye çalışarak. "Bir daha dikerim, sorun değil." Artık rengarenk değillerdi, sadece kahverengi vardı.
Aslında yanlış zamanda dikmiştim, bundan sonra ilkbaharda dikeceğim bütün çiçekleri.
Gökyüzünden çıkan yüksek sesli şimşekle yerimde sıçradım. Cumartesimin güzel geçmesini beklerken daha sabahtan çiçeklerimin öldüğünü görüyordum. Bugün abilerimle hava güzel olsaydı dışarı çıkacaktık ama kapkara bulutlar yağmurun geldiğini söylüyordu.
Çiçeklerim ölmüş yağmur, yağmasan da olur.
Birkaç damla su saçlarımı ıslattı, yağmurda kalmak istemiyorum çünkü tekrar hasta olmam benim için bile isteye köprüden atlama gibi bir şeydi.
İstemeye istemeye mutfak kapısından eve girdim. Tıkılıp kalmıştım eve. Ne dışarı çıkmak için arkadaşım vardı ne de eve çağırabileceğim birisi.
Keşke biraz daha sosyal bir çocuk olsaydım.
Ortaokuldayken sanki hayatımın premium dönemini yaşıyordum. Üvey babam ve üvey annem bana harika davranıyor, tek çocuk olmanın bütün avantajlarını yaşıyordum. Bir de okulda bir sürü arkadaşım vardı, oyunlar oynadığım, güldüğüm ve delilikler yaptığımız bir arkadaş grubumuz bile vardı.
Lise şimdi çok bambaşkaydı. Artık her şey daha gerçekçiydi.
Ve daha korkutucu.
İçeri girip kapıyı kapattım, çiçeklerim için üzülmüştüm ama yapacak hiçbir şeyim yoktu. Yenilerini dikecektim, bu sefer çok daha dikkatli olacağım.
Topraklı ellerimi mutfak lavabosunda yıkadım. Hemen tırnaklarımın içi toprak olmuştu. Yüksek, mutfak sandalyesini biraz çekip oturdum. Çok erken bir saatte, karnımın ağrısı yüzünden kalktığım için bütün abilerim uyuyordu, hepsi cumartesinin tadını çıkarıyordu.
Keşke ikizim olsaydı. Elbette abilerimin varlığından şikayetçi değildim, böyle bir ihtimal bile olamazdı. Sadece bazen kendi yaşıtımı arıyorum, manyakça eğlenebileceğim bir sırdaş arıyordum.
Efken bunun farkındaydı. Bu yüzden olabildiğince benim gibi delice davranıyor ve ben ne dersem kabul ediyor. Bir şey istesem anında yerine getirmeye çalışıyor, ondan istediğim manyakça davranışları da beraber hiç çekinmeden yapıyorduk. Efken benim gözümde sarıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASYA
ChickLitAbi kitapları kıtlığı çekiyorsanız doğru yerdesiniz. Sizden istediğim ana karakter olan kız ile empati kurmanız. Babasına olan düşkünlüğünü anlamanız. Bu kitapta önyargılı abiler yok, karışan bebekler yok. Alışılmış klasik abilerim hikayesi değildir...