Bade
Yattığım yatak ne kadar beni pamuklara sarıyor gibi hissetirse de, kafamın içinde dönen hiçbir düşünce pamuk gibi değildi. Ne yapacağız Bade?
Anne ve babamı sadece birer kere çaldırmıştım. İkinci kez aramaya cesaret edememiştim. Keşke denesen Bade.. Çünkü biliyordum ki, Çağatay'ın da dediği gibi, onların sesini duyar duymaz ağlamaya başlayacağım. Ve ağlarsam önce babam olmak üzere annem de asla sebebini öğrenmeden beni rahat bırakmayacak. Buraya kadar gelirler he. O yüzden onlar bana geri dönüş yapana kadar aramayacağım.
Yattığım yerden doğruldum ve ayaklarımı yataktan sarkıttım. İki elimle yatağa bastırıp ayağa kalktım.
Biz yemek yerken eve bir kadın gelmişti. İsmi Petek'miş. Vallaha bal gibi kadındı zaten. Öyleydi. Çağatay ile ben yemek yedikten sonra masayı Petek Hanım toplamıştı. Bana hanım deme demişti ama Petek Sultan.. Petek Sultan işte.. Neyse. Sofradan önce Çağatay kalktığı için onu yemekten bu yana görmüyordum. Sıkıldığım için odama çıkmıştım.
Kafamı çevirdiğimde Fındık'ın uyuduğunu gördüm. Olan her şeyden o da en az benim kadar etkilemişti belki de. O kadar vakit aç kaldı. Kıyamam ona..
Fındık uyuduğu için vakit geçirebileceğim başka bir uğraşım yoktu. Ben de aşağı inip biraz bahçede oturmaya karar verdim. Belki telefonuma yüklediğim birkaç oyunu oynar, eve girerken bahçede gördüğüm hamakta sallanırdım.
Odamdan çıktım ve Fındık odadan kaçmasın diye kapıyı örttüm. Asansöre doğru yürüdüm. Tam asansörü çağırmak için düğmeye basmıştım ki merdivenlerde duyduğum ayak sesleriyle başımı oraya çevirdim. Yine jilet gibi takım elbise giymiş birisiydi gelen. Beni görünce başını eğdi saygı anlamında.
Sonrasında da başka bir şey demeden Çağatay'ın odasına girdi ve kapıyı kapattı. Omuz silktim ve asansörü çağırdım. Galiba bu evde takım elbise giymek farzdı.
En aşağı kata inmeden üçüncü katta durdum. Çağatay bana burayı göstermemişti. Belki vakit geçer diye o katta biraz dolanmak istedim.
Elimdeki telefonumu cebime koyduktan sonra soldaki ilk kapıdan girdim. Karşıma koliler ile dolu bir oda çıkınca yüzümü buruşturdum ve kapıyı kapattım. Koliler bana baba evimden ayrıldığım zamanı hatırlattığı için onlara küsmüştüm. Kolilerin de çok umurumda sanki. Banane?
Diğer kapıdan içeri girdiğim zaman bu odada da bir sürü koli olduğunu gördüm. İkinci kez görmen ile kaşlarım çatılırken odaya girdim ve kapıyı yarı açık bıraktım.
Ağzı açık kolilerden birisine yaklaştığım zaman kolinin ağzına kadar kitap ile dolu olduğunu gördüm. Kaşlarım istemsiz havalanırken, kutunun içine ters konulmuş kitaplardan birisini elime aldım. Ahmet Hamdi Tanpınar 'Saatleri Ayarlama Enstitüsü' Bu kitabı lise yıllarımda okuduğum için biliyordum. Bir diğer kitabı elime aldım. Ve çoğuna sırayla baktım. Dağıtmamaya özen gösterek iki koli kadar kitaba bakmıştım neredeyse..
En son elime aldığım şiir kitabının içinden rastgele bir şeyler okumaya başladım.
"Seni bulmaktan önce aramak isterim.
Seni sevmekten önce anlamak isterim.
Sen-""Seni bir yaşam boyu bitirmek değil de,
Sana hep, hep yeniden başlamak isterim."Özdemir Asaf 'Akıl Gözü'
Duyduğum sesle arkama döndüğüm de karşımda Çağatay'ı görmeyi beklemiyordum.. Elleri cebinde, kapı kenara yaslanmış şekilde bana gülümsüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BADE +18
RandomBade Çakmak Çağatay Alazoğlu & Tek cadde, tek geçiş.. Ama onca kalabalığın içinde kadere boyun eğmiş olan, birbirinden habersiz iki insan.. Karışan telefonlar ile beraber peşi sıra gelişen olaylar silsilesi onları birbirine mahkum iki insan haline g...