Çağatay sandığımın aksine hızlı iyileşiyordu. Şuan da saat sabah 11'i gösteriyordu ve Çağatay eve yaralı geleli 12 saatten hallice bir vakit olmuştu.
Çorbasını içti, serumu bitti derken Alparslan Bey onun dinlenmesini tembih ederek, sanki yapmayacağını biliyordu da çaktırmadı, evden gitmişti. Çünkü eşi Gülşen Hanım evde tekmiş.
İşte uzun lafın kısası ne zaman Alparslan Bey gitti, Çağatay sadece yarım saat kadar yatıp ayaklanmaya başladı.
Alparslan Bey gittiğinde ben salonda koltukta uyuya kalmışım. Koltuğun bir ucunda da Behsat oturuyordu, o da uyumuş. İkimizde birbirimize sırtımızı verip oturduğumuz yerde cenin pozisyonu almışız.
Ben Çağatay'ın ayaklanmaya çalışması ile uyanmıştım uykumdan.
"Hay ananı senin." Bir şeyleri devirmişti sanırsam.
"Çağatay.." dedim ve doğruldum. "Ayaklanma ne yapıyorsun? Uzanman gerek Alparslan Be-"
"Tuvalete gideceğim sadece, sakin ol."
"Tamam.."
"Abi?" Behsat'ta uyandı nihayetinde o sesimize. "Ayaklanmışsın çok şükür."
Derin bir nefes alıp konuştu Çağatay. "Sıkıntı yok, titremeyin üzerime. İyiyim."
Behsat üstünü düzeltip ayağa kalktı. "Tuvalete gidiyorsun galiba duydum abi, yardım edeyim mi?"
"He Behsat." dedi Çağatay alayla. "Gel tuvalete benimle, tutarsın."
"Abi öyle mi dedim ya.."
"Sus Behsattt..." dedi Çağatay gerçekten susmasını ister gibi.
O, kattaki tuvalete girince hemen kahkahayı patlattım. Behsat bana dönüp tek kaşını kaldırdı. "Hayırdır Bade Hanım? Bir komiğinize gitti."
Gülmemi durdurunca başımı salladım. "Tutarsın dedi ona güld-" diyecektim ki yeniden gelen bir kahkaha ile cümlemi tamamlayamadım. Behsat'ta bana ayak uydurup gülmeye başladı. Ardından koltuğa bildiğin yayılıp ensesini ovdu.
"Kalmışız ikimizde burada, tutulmuş her yerim. Senin de öyledir."
Başımı salladım. "Biraz belim acımış."
Behsat sıkıntıyla ofladı ve saatine baktı. "Saat 12'ye geliyor. Gideyim ben bir dışarıyı kolaçan edeyim. Necipler şirketten haber getirecekti onlara bakarım hem.."
"Tamam." dedim ve gülümsedim. Ayaklandı ve burnuma küçük bir fiske vurup gidiyordu ki Çağatay'ın dik dik bakışları ile salona girmesi onu tedirgin etti. Yani, sanırım?
"Nereye Behsat?" dedi Çağatay pürüzlü sesiyle. Yüzü gözü nemliydi. Elini yüzünü yıkamak iyi gelmişti galiba. Daha canlı bakıyordu.
"Dışarıyı kolaçan edeceğim abi, bir de Necip şirketten haber getirecekti ona bakacağım."
"Çalışanlar gelmeyecek değil mi?" Uzandı Çağatay.
"Hayır abi, hepsine izin maili attırdım. Sen istedin iki hafta evde bizlerden başka kimse olmayacak. Ayrıca ailenizin de haberi yok henüz. Ailevi konulara karışmak istemediğim için bir şey yapamadım."
"Onu ben hallederim." dedi ve eliyle tamam yaptı. Behsat başını salladı, ardından bana göz kırpıp evden çıktı.
Ben de elimi yüzümü yıkamak lavaboya gidecektim ki Çağatay konuştu.
"Otursana, nereye?"
"Tuvalete gideceğim sadece, sakin ol." dedim aynı onun lafına direkt gönderme yaparak. Kapalı gözleriyle sırıttı ve "Tamam." dedi aynı benim sesimi taklit ederek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BADE +18
RandomBade Çakmak Çağatay Alazoğlu & Tek cadde, tek geçiş.. Ama onca kalabalığın içinde kadere boyun eğmiş olan, birbirinden habersiz iki insan.. Karışan telefonlar ile beraber peşi sıra gelişen olaylar silsilesi onları birbirine mahkum iki insan haline g...