Şirketten çıktığım zaman valeye arabamı getirmesi için işaret yaptım. O beni onaylarken kulağımda tuttuğum telefona dikkatimi vermeye çalıştım.
"Abi duyuyor musun şimdi?"
Batuhan ile konuşuyordum.
"Duyuyorum şimdi, söyle."
"Aden diyordum, biraz rahatsızlandı sabah. Ben onu nasıl bırakacağım?"
Telefonu kulağımdan uzaklaştırıp boğulan bedenim ile ofladım. Tek elimle yüzümü sıvazladım. Kravatımı gevşetip gelen arabama bindim. Başımla valeye teşekkür etmeyi de ihmal etmedim.
"Doktora gittik demiştin, bir problem çıkmadı mı?"
Batuhan onaylamaz bir mırıltı çıkarttı. Ben de arabayı çalıştırdım ve telefonu diğer kulağıma aldım. Diğer türlü terime geliyordu.
"Aden sadece kasılıyorum diyor. Çözemedik ki. Ama doktor hamilelikte böyle şeyler kesinlikle yaşanır dedi. Ki zaten biz biliyoruz ama Aden işte, biraz fazla tedirgin."
"Karının yanında kal diyeceğim olmayacak, kalma diyeceğim aklımız kalacak.. Ne yapmak istiyorsun sen peki? Arada kaldık."
"En azından birkaç gün ertelesek İzmir işini. Biliyorum sürekli ertelemek sağlıklı değil ama benim de elimden bir şey gelmiyor. Aden böyleyken bizimle o yolu çekemez ve ben de onu bırakıp sizinle gelemem. Karımı düşünmek zorundayım."
"Anlıyorum aslanım.." dedim ve kırmızı ışıkta durup saçlarımı dağıttım. Şirkette sabahladığım için biriken işler canımı okumuştu. Her yerim sızlıyordu ve karnım açtı. Sağlıklı düşünmek şuan benden uzaktı. Evden de birden çıktığım için ilaçlarımı da unutmuştum.
"O zaman ben de bir Bade ile konuşayım." dedim bekletmeden. "Ona söyledikten sonra dönerim sana. Uyar mı? Hem belki akşam size gelebiliriz."
"Olur abi olur, sıkıntı yok. Dönersin."
"Tamamdır aslanım, görüşürüz. Dikkat et."
"Sen de abi, görüşürüz.."
Telefonu kapattıktan sonra yan koltuğa fırlattım ve camları açtım. Terlemiştim. 24 saattir üzerimde duran takımım ise artık derimle birleşmişti. Gömleğimin kollarını teker teker açarken kavşaktan dikkatle döndüm ve evin sokağına girdim. Birkaç dakika sonra da evdeydim.
Benim aracı fark eden adamlar büyük demir kapıyı açtığında hızla bahçeye girdim. Arabayı bile garaja koymadan indim. Behsat damladı hemen.
"Hoş geldin abi." dedi pürüzlü sesiyle. Ardından boğazını temizledi.
Ona döndüm. "Hoş buldum.. hoş buldum.. Bade evde mi?"
Behsat başını salladı. "Evde abi, hatta arka bahçede. Havuz başındaydı en son."
Tek kaşım kalktı. "İnşallah düşündüğüm şey değil." diyerek arka taraflara baktım.
Ardından Behsat. "Ben adamları oradan aldırdım abi." dedi ve öksürdü. "İçin rahat olsun. Zaten Bade dışarı çıkmadan bana haber verdi."
Başımı salladım. "Senin neyin var?"
"Biraz üşüttüm galiba abi, sıkıntı yok merak etme."
"Öyle diyorsan.." dedim ve tekrar bahçeye baktım. "Tamam oğlum, işine dön sen." Hızla arka bahçeye yürüdüm.
Gördüğüm manzarayla da dudaklarım kıvrıldı.
Bade havuz kenarına oturmuş, ayaklarını suya deydiriyordu. Salladığı bacaklarıyla sıçrayan sular onu gülümsetiyordu. Kulağında kulaklık vardı ama belki duyar diye seslendim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BADE +18
RandomBade Çakmak Çağatay Alazoğlu & Tek cadde, tek geçiş.. Ama onca kalabalığın içinde kadere boyun eğmiş olan, birbirinden habersiz iki insan.. Karışan telefonlar ile beraber peşi sıra gelişen olaylar silsilesi onları birbirine mahkum iki insan haline g...